Avrupa’nın ilmi ve siyasi narsizmine savaş açan ilk yazar Danilevsky’dir.(1822-1885) Avrupa ve Rusya 1871’de yayımlanır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra sahneye çıkan birçok içtimai felsefeler bu kitaptaki fikirleri genişletir veya geliştirirler.
Avrupa ve Rusya yazarına göre, Avrupa, coğrafi bir kavram değil, tarihi ve kültürel bir bütündür. Cermen-Roma medeniyetinin alanı, daha doğrusu kendisidir. Avrupa medeniyeti, cihanşümul (evensel beşer medeniyeti olmayıp birçok medeniyetlerden bir tanesi). Roma ve Yunan medeniyetleri bile Avrupa medeniyeti değil, Akdeniz medeniyetidirler. Kendisini insanlık tarihinin mihveri sanan Avrupa zamanı çağlara ayırır: eski çağ-orta çağ- yeni çağ. Oysa her büyük medeniyetin ayrı bir eski çağı, ayrı bir yeni çağı vardır.
Bir medeniyet başka bir medeniyeti bütün unsurlarıyla benimseyemez. Medeniyetler üç koldan aktarılabilir: Kolonileşme yoluyla ki, Fenikeliler Kartaca’ya, Yunanlılar Güney İtalya’ya ve Sicilya’ya, İngilizler Kuzey Amerika’ya ve Avustralya’ya kültürlerini böyle yaymışlardır.
Aşılayarak. Tehlikeli bir usuldür bu. Aşı her zaman tutmaz. Tutsa da ana gövdeyi felce uğratır. Boy atan meyve veren yeni kültürdür. Helenleşen İskenderiye, Mısır ağacına yapılan böyle bir kültür aşısıydı. Faydalanma yoluyla. Bu kültür kendi değerlerini inşa ederken başka bir kültürden malzeme alır. Bu türlü “iktibaslar” daha çok ilim ve teknoloji alanında geçerlidir. Yabancı bir medeniyetten dini, felsefi, içtimai, ahlaki unsurlar alınabilir; ama sadece besleyici malzeme olarak. Hint böyle yapmıştır. Her orijinal medeniyet, ayıklayıcı bir uzviyettir. Yalnız kendi bünyesine uyan unsurları alır.
Kültürler doğar, gelişir ve ölürler. Medeniyet bu vetirenin son merhalesidir. Kültür, binlerce yıl yaşayabilir. Medeniyetin ömrü altı yüz yılı aşmaz. Çöküşler, her medeniyetin önüne geçilmez alın yazısı. Bunun temel sebeplerinden biri şu: Her kültür, insanlığın büyük değerlerinden bir veya birkaçını gerçekleştirir. Yunan medeniyeti “güzeli” yaratır, Roma “hukuk”u, Sami medeniyetinin katkısı “din.” Çin “faydalı”yı gerçekleştirir. Hint’in insanlığa armağanı “hayal” ile “tasavvuf”, Avrupa medeniyetinin “ilim”. Hiçbir medeniyet bütün alanlarda başka bir medeniyetten daha ileri gittiğini iddia edemez.
Danilevsky’nin fikirleri birinci Dünya Savaşı’ndan sonra geniş yankılar uyandırır. Batı’nın çöküşü (1918) genç bir Alman yazarına dünya ölçüsünde ün sağlar. Spengler (1880-1936) Avrupa’nın en çok okunan, en çok tartışılan tarih felsefecilerinden biri olur. Batı Avrupa’da geçerli olan tarih şeması kifayetsiz hatta abestir Spengler’e göre. Bu, tarih alanına aktarılan Batlamyus sistemidir. Bütün dikkati, bütün alakayı Batı’ya teksif eden bir sistem. Yazar bu narsist şema yerine Kopernikvari bir sistem getirir. Kültürün yaratıcı dönemi, devletlerde sona erer: Paris, Londra, Berlin ve bilhassa New York. Dev kent bir kalp değil, bir beyindir. Yuvadan çok mezar. Yaşama arzusu söner bu devlette. Kadınlar çocuk yapmaz olur. Kültür çağının ehramı kökünden sarsılır. Önce zirve, yani kent çöker. Sonra taşra, nihayet köy. Samimi bir imanın yerini “bilimsel” bir dinsizlik yahut ölü bir metafizik alır. Yaşlılara saygı yerine soğuk bir maddecilik, benim vatanım ve devletim yerine milletlerarası toplum; güçlükle kazanılan haklar yerine tabii haklar, gerçek değerler yerine para ve mücerret değerler; halk yerine yığın, annelik yerine seks. Emperyalizm, beynelminelcilik, kuvvet ihtirası, sınıf kavgası, işte medeniyetin meyveleri.
(Cemil Meriç- Umrandan Uygarlığa.)