Rejim değişikliği oldukça zordur ve mutlak güç kullanımı gerektirir. Sistem, birlikte var olmak değil birlikte iş görmek sorunudur. Sistem değişiklikleri anayasal düzenlemeler ve toplumsal mutabakatla mümkündür ve sık rastlanan bir durumdur. Zira sistem değişikliği iktidarın meşruiyet kaynağı ile ilgili bir sorun olmayıp işleyişiyle ilgili bir düzenlemedir.
Demokrasi bir devlet yönetim biçimi vazetmez ve kimlerin birlikte var olacağıyla ilgilenmez. Demokrasi özü itibarıyla yönetime yaklaşım, yönetim, yönetilen ve yöneticiler arasındaki ilişkilere yönelik bir öğreti, ilke, sisteme yönelik temel kabuller ve en önemlisi sistem işleyişine yönelik kurallar bütünüdür.
Demokratik monarşiler (Krallık) olabileceği gibi, anti demokratik cumhuriyetlerin varlığı da bir gerçektir. Özetle rejim devletin yapısını, sistemin nasıl işleyeceğini, demokrasi ise sistem içerisinde halkın konumunu belirler. 16 Nisan’da yapılacak olan referandum rejim değişikliğine yönelik değil sistemin işleyişine ve bu sistem içinde halkın konumunun belirleneceği bir çalışmanın ürünüdür. Bir önemli husus da; yürütmenin kanun yaptığı hiçbir sistemde demokrasiden söz edilemez. Bugün Türkiye’de kanunları yürütme yapar.
Tüm devlet modellerinde riyaset, hükümet, yasama, yargı ve belirleyici kurallar (Anayasa) vardır. Yine bütün sistemlerde riyaset makamı icranın başıdır. Hollanda’da Kral yerine bir bakanın imza atıyor olması, Hollanda’nın bir krallık olduğu gerçeğini değiştirmez. Bazıları İngiltere Kraliçesi’nin gerçekten sembolik olduğunu sanıyor. Avustralya ve Kanada’nın başkanı yok. Çünkü İngiltere Kraliçesi Genel Vali atıyor. İngiltere mahkemesi Kraliçe adına karar veriyor.
Riyaset makamının altında bir ‘icra makamı’ bulunmakta ve bu makam Bakanlar Kurulu, Sekreterya vb. gibi isimler alabilmektedir. İcra makamında görev yapan rical (rütbeli mevki sahibi) bütün yönetim sistemlerinde atama yoluyla gelmektedir. Atamalar doğrudan veya Meclis’in onayı ile riyaset makamı tarafından yapılmaktadır.
1982 Anayasasına göre Başbakan’ı Cumhurbaşkanı atar. Mevcut anayasaya göre Cumhurbaşkanı, TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verir ve herhangi bir milletvekilini hükümeti kurmakla görevlendirebilir. Halk seçimlerde TBMM’nin 550 milletvekilinin 280’ini bir partiye verse bile, Cumhurbaşkanının o partinin liderini Başbakan olarak ataması zorunlu değildir. En son Süleyman Demirel zamanında bunun bir örneğini yaşamıştık.
Yasama, yargı ve yürütme üç farklı işleve sahip devlet organlarıdır. Birbirlerini yedekleyemezler. Yargı bağımsızlığı, yargıçların kendilerini atayan makamlardan talimat almama anlamına gelmektedir. Zira yargı bağımsızlığı birilerinin tanıdığı bir hak değil, tabiatı gereğidir. Güçlü ve bağımsız bir yargının olmadığı ortamlarda devlete olan güven sarsılacaktır.
Yasamanın en az yürütme kadar güçlü olması gerekir. Yasamada oluşacak zaaf yürütmeyi de zaafa uğratır. Zira güçler birbirlerinin alternatifi olmadığı gibi güçlerin en zayıf olana göre konumlandırılması anlamına da gelmez.
Türk devletinin bir Cumhuriyet, Cumhuriyetin de demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu kesin ve tartışmasız biçimde tanımlanmıştır. 16 Nisan’daki referandumla yapılmak istenen rejim değişikliği değil, hükümet etme biçimidir.
(Önemli kaynak: Neden Evet? Dr. Ayhan Yasan, Seçil Ofset, 2017)