Türkiye son on yılların en büyük askeri ve diplomasi zaferini kazandı. Elde edilen sonuca son iki yüzyılın en önemli diplomasi zaferidir desek abartmış olmayız.
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge kurulmasını baştan beri istiyordu. Bununla ilgili askeri operasyonlar da yaptı. ABD ve AB güvenli bölge oluşumuna karşı çıktılar. Sonunda gelinen yer Türkiye’nin önerdiği noktadır.
ABD ve Rusya ile beş gün içinde yapılan müzakereler sonucunda Türkiye istediğini elde etti. ABD’nin Suriye Özek Temsilcisi Jeffrey, Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde yaptığı konuşmada, ‘Barış Pınarı’ Harekâtı konusunda, “ABD çekilmeseydi bile Türkiye bu harekâtı yapardı” demiş.
Türkiye’nin kararlılığı ABD askerini çekmek zorunda bırakmıştır. Hatırlarsanız Barış Pınarı Harekâtı başlar başlamaz neredeyse bütün dünya içimizdeki bazı satılmışlarla birlikte Türkiye’nin karşısında yer almak için yarışa girdiler.
Şimdi Barış Pınarı Harekâtı’nın sonucu olarak ortada 10 maddelik anlaşma var ve harekâtın bütün amaçlarını kapsıyor. Sahada olduğu gibi masa başında da kazandık. Soçi muhtırası, her açıdan küresel dengeleri alt üst etmiştir.
Dünya şimdi bunu konuşuyor. Dünya daha başka şeyler de konuşuyor. Kim kazandı, kim kaybetti. ABD’nin bir miktar asker çekmesi ve Soçi muhtırasiyle en çok kaybeden, ortalıkta görünmeyen ama perde arkasında bu bölgeyi istikrarsızlığa uğratan İsrail’dir.
İsrail basını ABD’yi kastederek, “altı yıllık çabalarımız altı saatte yok edildi” diyor. Bazılarının sandığı gibi ABD bu bölgede petrol için değil, İsrail’in amacına hizmet etmek için bulunuyor. Bunu hâlâ anlamayan veya anlamıyormuş gibi görünen kafalar var.
Şayet Batı dünyasının İsrail’i korumak ve büyük İsrail projesini desteklemek gibi bir dertleri olmasaydı, PKK kırk yıldır bize karşı terörü sürdüremezdi. Bu terör örgütü silahından istihbaratına, paradan yaşam malzemesine kadar yardım görmemiş olsaydı bugüne dek var olamazdı.
O halde İsrail, bu sonucun en çok kaybedenidir. Sonra ABD ve AB ülkeleri. AB ülkeleri için artık Suriye’de masada olmak bir hayaldir. Bu nedenledir ki başta bize silah ambargosu uygulayan bu ülkelerin liderleri şimdi Recep Tayyip Erdoğan’la görüşebilmek için sıraya girdiler. Merhum Erbakan hep şunu derdi: Batı gücü kutsar, biz güçlü olmalıyız.
Şimdi güçlüyüz. Ülkemize, milletimize güveniyoruz. İçimizden bazı hastalar farklı düşünebilir. O da onların meselesi. Ama şunu hiçbir zaman unutmamalıyız ki, İsrail “büyük İsrail” projesinden hiçbir zaman vazgeçmeyecektir.