Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Vatan Mahallesi’nin Tarihçesi

Vatan Mahallesi’nin kuruluşu 1955 yılında başlar. Yugoslavya’dan(Eski) üçüncü göç dalgası 1950 ve takip eden yıllarda 1970’e kadar sürmüştür. Yoğun göç 1954-1960 arasında olmuştur. Bizim aile 1958 ‘de gelir ve Vatan Mahallesi’ne yerleşir. Bunun sebebi Bizim gibi Üsküp Nerez (Osmanlıda Nerey/nerej) köyünden göç edenlerden bazılarının buraya yerleşmiş olmalarıdır.

Vatan Mahallesi’nin kurucusu Selam Sultansu, ön keşif için Üsküp’ten gelir bir iki yere bakar anlaşamaz ve geri döner. Bir yıl sonra tekrar gelir. Bu kez Vatan Mahallesi’nde Kazım Bey’in çiftliğini satın alır. Hemen kardeşlerini çağırır. Kardeşleri, Zülfü, Şahin, Hüsnü, Abdül aileleriyle birlikte gelir yerleşirler. Sonra dayıları köylüleri sıra ile kısa aralarla gelirler yerleşirler.Dedem Üsküp Nerez’de imamdır. Molla Elmas gelirse hem imam meselemizi çözeriz hem de köylülerin buraya gelişini hızlandırırız düşüncesiyle Onun da yeni yerleşim yerine gelmesini arzu ederler ve bizim aile de Üsküp’ten göçle buraya yerleşirler. Tabi bizden iki yıl önce gelen dayılarımın ve halamın da Bursa’da olmaları ailenin Buraya yerleşmesinde büyük payı var.

1960 yılına gelindiğinde mahalle 25-30 hane olmuştu. Yol yok, elektrik yok, su yok. Herkes evinin bahçesine açtığı kuyulardan tulumba ile su çıkarır, bütün su ihtiyacını buradan karşılardı. Çevremiz tamamen ovaydı. 1960’larda cami yapıldı. Dedem caminin uzun yıllar imamlığını yaptı.

Çiftlik elli beş dönümlük bir araziydi. Herkes parasına göre yer almış. Kimi 200-250 metre, kimi beş yüz kimi  bin metre yer almış. En büyük yer Selam amca ve kardeşi Hüsnü amcanın yeri. Adam başı on bin metre yere sahipler.

Çiftliğin Kuzey ve Güneyinde Alevi vatandaşlar yerleşmişler. Ne zaman geldiklerini bilmiyoruz. Kuzeyde oturanlar Sivas, Güneydekiler Erzincan havalisinden gelme. Güneydekilerden bazıları geniş topraklara sahipler. Sivas’tan gelenler  yoksullar. Kuzeyle neredeyse bitişikiz, Güneyde oturanlarla beş altı yüz metre bir mesafe var. Hepimiz bölgenin tek okulu olan Atıcılar ilkokulunda okuduk.

Çiftliğin doğusunda küçük bir çiftlik vardı. Ona komşu olmuştuk. Rizeli bir aile. Beş altı yüz metre ileride de bunların akrabaları olan iki küçük çiftlik vardı. Bu bölgede yaşayan insanların tamamı bu kadardı.Rizeli komşumuz Atıcılar ilkokulunda öğretmendi. Onların da buraya ne zaman geldiklerini bilmiyoruz. Dışı tenekeyle kaplı iki katlı eski bir evdi oturdukları.

Yaşlı bir annesi, iki karısı ve üç çocuğu vardı öğretmen Süleyman beyin. Evin bir bölümünün altı ahır,ahırın üstündeyse kışlık  hayvan yemi konuyordu.Evin yan tarafında betondan yapılmış bir havuz ve havuzun içine akan bir artezyen vardı. Bunların hepsi çitlik arazisinin en başındaydı. Mahalle olarak içme suyunu gürül gürül akan bu artezyenden sağlıyorduk. Akşam saatlerinde kadınlar kızlar ellerinde su kaplarıyla buraya gelir su alırlardı.

On dönümlük bu çiftlik bahçesine elma, ayva, erik, iri hurma, kara dut, ceviz ve armut ağaçları vardı. Genellikle mısır, fasulye, kabak ve yonca ekilirdi. Yaz aylarında burası cennet bahçelerini andırırdı. Sabah ve akşamları bülbül sesleri eksik olmazdı. Kuş cıvıltıları, tavuk gıdaklamaları ayrı bir hayat verirdi.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X