Yetiş Amca’yı hiç görmedim. Selam Amca’nın büyük bahçesinin üstünde küçük bir kulübe vardı. Yetiş Amca bu kulübede yaşıyordu. Herhalde kimsesi yoktu ki yalnız yaşıyordu. Biz Yetiş Amca’nın adını biliyor onu sadece ,yüksek tonda öksürüklerinden tanırdık…
Yetiş Amca’ya mahalle bakardı ama esas Selam Amca’nın ailesi ilgilenirdi. Selam Amca’yla bir akrabalık ilişkisi, başka yakınları var mıydı biz çocuklar hiç bilmiyorduk. Sadece o küçük kulübede tek başına yaşadığını biliyor, bazen dakikalar süren öksürüğünü duyardık. Hatta ne zaman öldüğünü de hatırlamıyorum.
Bizim evle Selam Amca’nın bahçesini dar toprak yol ayırırdı. Yol herhalde parseller yapılınca terk edilmiş, mahallenin en uzun yoluydu ve camiye kadar düz bir çizgi gibiydi. Bu yolun adı hâlâ Selam Sokak’tır. Yolun karşısı yani bahçenin yol kenarı fındık ekiliydi. Evin dış kapısından yola çıktığımızda fındıklar karşılardı bizi.
Evin arka sokağına dedemin adı verilmiş, Elmas Sokak. Evin tam arkasında pencerelerin karşılıklı baktığı Nuhi Amca’nın iki katlı evi var. Nuhi Amca Üsküp’ten köylümüzdür. Dört yetişkin erkek oğlu olduğu için evini iki kat yapmıştır.
Nuhi Amca’nın duvar komşusu İdris Amca Üsküp Gulmova Köyü’nden oğlu adem ve iki kızı vardı. Çok sessiz, devamlı gülümseyen, zayıf, hafif kamburu çıkmış,sıkılgan tertemiz bir adamdı İdris Amca. Hiç kimseyi incitmez hiç kimseye zerre kadar zararı olmamıştır. Hiç Türkçe bilmezdi.
Caminin üstünde atıcılara- top sahasına- yakın, bahçesinde envai çeşit meyve ağaçları, üzüm asmaları olan küçük bir çiftlik vardı. Çiftliğin sahibi bir tek kızı olan Kars’lı Nuri Bey’di. Ona herkes Nuri Bey diyordu ve bu mahalleye bizden ne kadar önce geldiği bilinmiyordu.
Çiftliğin alt tarafında oturan iki de akrabası vardı. Sonradan öğrendiğimize göre Maliye eski Bakanı Ferit Melen’in akrabasıydı.
Nuri Bey beş vakit namazı camide kılar, müezzinlik yapar, ezanları okurdu. Fötr şapka taktığı için bizimkiler baştan çok kızmışlar belli bir süre sonra o da fötr şapka takmayı bırakmıştı.
Bir gün İdris Amca’ya eşek lazım olmuş, herhalde komşularda ya eşek yoktu ya da olanları bahçe ve tarlalara götürmüşlerdi, İdris Amca gidip Nuri Bey’den eşeği isteyecek fakat etrafta eşek görünmüyor, Türkçe ne diyecek onu da bilmiyor.
Nuri Bey,” hayırdır İdris bir ihtiyacın mı var?” deyince İdris Amca ne diyeceğini bilmiyor, sıkılıyor, kızarıyor sonunda ellerini kulaklarına götürerek “Aaa,Aaa” diye eşek gibi anırma taklidi yapıyor.
Nuri Bey anlamıştır ve ciddiyetini bozmadan evin arkasında bağlı bulunan eşeği alıp İdris Amca’ya veriyor. Biz zaman zaman ilk muhacirlik günlerini anarken bu olayı da zikreder güleriz.
İdris Amca’nın alt duvar koşusu bisikletçi Bedri Abi’ydi. Oğlu İrfan benim akranım ve çocukluğumuz beraber geçti. Bedri Abi bisiklet tamircisiydi, Davutdede’de dükkânı vardı.
Sabah işyerine gider akşamları geç saatlerde eve gelirdi. Bazen camiye namaza gelir başındaki takkeye bir ucu sırtına uzatılmış bir sarık takardı. Sonraları öğrendiğimize göre nur cemaatine bağlıymış. Onun da komşuları kardeşleriydi. İki üç sene sonra İstanbul’a yerleştiler ve bir daha hiç göremedik.
Onlardan kısa bir dönem sonra da Bedri Abi mahalleden taşınarak Davutkadı semtine yerleşti. Karısı ve kızları uzun zaman annemi ziyarete devam ettiler. Onlarla çok güzel komşuluğumuz olmuştur.
O günlerin komşuluk ilişkileri bir daha geri gelmemek üzere kayboldu, bugün sadece tatlı bir hatıradan ibaret kaldılar.
Evi, çocukları, hayvanları komşuya emanet etmenin güvenini kaybedeli çok oldu. Modern insan, yalnız insandır derler ya! Şimdilerde insanlık güvensiz, endişeli ve yalnız.
Sevgi, samimiyet, güven, yardımlaşma, o günlerin unutulmaz anıları olarak kaldı.