Avatar
Olay Gazetesi
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Aman babalar duymasın!

Şayet yoğun geçen soğuk günlerden sonra cömertliğini esirgemeyen güneş, bugünün pazar olduğunu düşünür biraz daha cömert davranırsa bir pazar pikniği doğayla kucaklaşmak hiç fena fikir değil ne dersiniz? Pekiyi bir pazar pikniği için siz yanınıza neler alırdınız? Aile üyelerinizle nereye gittiğinizi veya ne kadar zaman geçirebileceğinizi düşünün; Pazarınızın huzuru ve keyfi belirsizliklerle artar mı? Azalır mı?

Veya malum siyasi büyüklerimiz gibi yüzeysel olarak sizi pikniğe götürüyorum. Daha ne istiyorsunuz? Gerisini kurcalamayın da diyebilirsiniz. Şimdi aramızdaki ilişki yine huzur verici mi? Yoksa tanısı konulamayan gerginlik hâlâ yapıştı gitmiyor mu?

Gerçekten rasyonel yaklaşımınızı belirleyin önce. Ailemiz olarak tanımladığımız kişilerle ilişkileri 1’e 0 kabul ederek yapılan planlamalarda tabii ki her bireyin o aktiviteye gönülden sahip çıkması için fikirlerini önemsemeniz gerekli! İstediğiniz kadar iyi niyetli ailesine bağlı, örnek girişimci bir baba olun, evdeki ritüelin demokratik olması yalnızca sizin inisiyatifinizde şekillenir.

Eğer bir pazar buluşmasını planlayıp pikniği gerçekleştirememişseniz buna bağlı olarak iş hayatıyla ilgili bir takım gerçekçi verilere de ulaşabilirsiniz… Ailenizi öncelikle bir arada tutma ve değer verip önemli olduklarına sizin inandırmanız anahtar yaklaşım. Haklısınız ailenin ve işin mayası sizsiniz ama devamı için sağlıklı dallara ve meyvelere de ihtiyacınız var öyle değil mi?

Geçtiğimiz hafta eşimle 18 yılımızı geride bıraktık ve çocuklarımızla duygusal kutlamalar yaptık. Meslek hayatımın henüz başındayken bir yandan da yeni evli olmanın yoğunluğunu ilk yıllar epeyce yaşamıştım. O dönemde Steven Covey danışmanlığı yapmaya başladığımda yoğun etkili aile eğitimleri alıp evde eşim ve büyük kızımla case şeklinde inceliyor ve hepimiz proje sorumluluğunda çalışıyorduk. O sıralar henüz bize işin dışında nasıl dönüşümü olacağını tam da kestiremiyordum. Geçen yıllar bize ne kadar değerli bir projeye emek verdiğimizi gösterdi.

Son yıllarda vahşi kapitalizmin de yan ürünü olan “iyi bir aile” veya “iyi aile kültürü” o ailenin sosyo-ekonomik durumuyla ilişkilendirip, iyi aile tanımı yanılgı yaratmaya başladı. Geçmişteki Covey eğitimlerinden de anımsadığım, en büyük aile gurularının da belirttiği gibi, aile kültürü aile ruhunu, ailenin yapısını, gelenek ve göreneğini çok şeyi kapsamaktadır. Bu bir aile karakteridir. Aile de toplumun yapıtaşıdır. İlişkilerin derinliği, niteliği ve verimliliğini kapsamaktadır. Aile etkileşimini karakterize eden kolektif davranış örneklerinin gelişimini sağlayan ruh ya da duygudur. Aslında bütün bunlar buzdağının üst kısmı gibi altında görünmeyen inanç ve değerler kütlesi barındıran bir olgudur.

Son birkaç yıldır var olan gözlemlerime dayanarak iyi bir aile kültüründen bahsederken iyi sözcüğünün farklı kişiler için farklı anlamlar taşıdığını fark ettim. Daha çok anne ve babanın paradigmaları aile kültürüne hâkim olmakta, hatta aile işletmelerinde bile sizin bireysel ruhunuz sizin işletme ruhu olarak karşınıza çıkıvermektedir. Özellikle aile işletmelerinde bu çok grift bir derinliktir. Gerçekten girişimcinin aile yapısı tüm işletmenin kimyasını değiştirir.

Çocukları artık iş arkadaşı olmuş bir babanın gündelik iş telaşından uzaklaşıp önünde uzayan yıllara geleceğe kafa yorması elzem bir gerekliliktir.

Gerçekten ilginç ama aile yaşantısı Çin bambu ağacı gibidir. Sabrınızı koruyup çabanızı esirgemezseniz ancak beşinci yılda ağacınız birden yirmi beş metreye kadar uzayacaktır. Siz çalışırsınız, zaman ve çaba yatırımında bulunursunuz. Gelişimi besleyerek mümkün olan her şeyi yaparsınız ve bazen haftalar, aylar, hatta yıllar boyunca hiçbir geri dönüş göremezsiniz; Ancak eğer sabırlı olursanız ve çalışmaya beslemeye devam ederseniz, bu beşinci yıl gelecek ve siz olmasını istediğiniz gelişim ve değişim karşısında şaşıracaksınız! İnanın bunun dışındaki dizilerin yarattığı mutluluk algısı toplumun kalibrasyonunu bozmaktan öteye gitmiyor. Sadece tatlı su kurnazlığıyla ne aileler ne toplumlar ne şirketler lig atlayabiliyor.

İşin sadece kader ve yazgı olduğunu düşünmek de ironidir. Geçenlerde arkadaşım bazı kadınların çok şanslı olduğunu ve mutlu aileleri olduğunu hayıflanarak anlattı. Dayanamayıp kendi ailesi için başkalarının ailelerine ayırdığı zamanın ne kadarını ayırdığını ve bu işe kafa yorup yormadığını sordum. Aslında bizim toplum patolojimiz hep karşıda kusur ve sorumluluk bulup bireysel sorumluluğumuzdan kurtulmaya çalışmaktır.

Her gece sabrımın artması için dua ediyorum. Bu farklı bir şey, kanaatkârlıktan önce anlık doğrulardan, uzun vadeli doğrulara inanmak aslında. Çünkü sabır hareket halindeki inançtır. Sabır duygusal çabadır. Başkalarının gelişebileceğine dair kaygılarımızdır. Sevgiyi açığa çıkarır.

Rotadan ne denli çok uzaklaşmış olduğumuzu düşünsek bile her zaman doğru yola gidecek adımları atabiliriz. Salt maddesel zenginlik sevdiklerimiz olmadan bizi varlıklı yapamaz, biz cansız nesnelere anlam yükler dururuz. Bolca sevgi ve içtenlik menüde de bahar salatası bizi çok zenginleştirir.

Biz ne Ortadoğulu ne Avrupalı bir toplumuz, biz duygularını yoğun yaşayan enerjisini ailesinden alan Türk toplumuyuz. Kadını erkeğinin ne bir adım önünde, ne arkasında, omuz omuza yan yana göğüsler hayatı bizde. Çocuklarımızsa bizim etimiz kemiğimizdir. Fiziksel ve duygusal bağları beslediğimizde özlerine döneceklerdir. Araf’ta kalmayacaklardır…

Şimdi pikniğimize kaldığımız yerden devam edelim mi? Her aile bireyinin koyduğu katkıyı da ıskalamadan?

Keyifli pazarlar …

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X