Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Ahir zaman

Rize ve Trabzon yöresinde klasik bir yemin vardır. Ahir zaman peygamberi bana şefaat etmesin diye başlar. Şefaat edilmediği zaman malum olduğu üzere cennete giremezsiniz. Şefaatin kelime anlamı bir işte başka bir kişinin yardımını, aracılığını, himayesini istemektir.

Doğan her canlının bu dünyada bir yaşama hakkı vardır. Bilime olan güvenim ve saygımla rahatlıkla ifade edebilirim ki bugün zirve yapmış bilgilerimiz nereye ulaşırsa ulaşsın, bu yaşama hakkı nasıl verildi ise öyle de geri alınacaktır kuralını değiştiremeyecektir. Herkesin yaşama hakkına saygıya hürmeten binlerce yıldır insanoğlu sosyal ve hukuki bir takım kurallar geliştirmiştir. Bu kurallar daha iyi yaşama (daha iyi bir dünya) adına oluşturulmasına rağmen doğanın efendisi olan insanoğlu kişisel menfaatleri doğrultusunda kuralları hiçe sayabilmiş, kurallar ile çıkarları doğrultusunda oynamayı becerebilmiştir. Karşı tarafın saf ve mazlum olma oranı olayı daha da kuvvetlendirmiştir.

Anne karnındaki ilk hücreli halimizden ölene dek beslenerek yaşamımızı sürdürüyoruz. Erişkin halde iken 110 trilyon hücreye sahibiz. Beyinde olan hücreler konuşma, düşünme, hareket etme, empati yapma, vücudumuzun ateşini, suyunu, tansiyon durumunu düzenleme gibi yüzlerce fonksiyonu gerçekleştiriyor. Dildeki hücreler tat duyusunu algılıyor, dil hareketini sağlıyor, Midemizdekiler asit salgılıyor, sindirimi sağlıyor, cinsel organlarda üretilenler ürememizi sağlıyor. Yani pek çok farklı görevler bu mikroskop altında görülebilen küçük, canlı parçacıklarımız ile gerçekleştiriliyor. Bunlara bu görevleri yapması gerektiği emri ise atalarımızdan gelen genetik şifre gereği hücrenin çekirdeğinde bulunan genetik parçacığımız (DNA dediğimiz bir madde) tarafından veriliyor.

Evinizdeki kasanızı açacaksınız şifresini yanlış girdiniz, EFT yapacaksınız şifrenizi yanlış girdiniz, bilgisayarı açacaksınız şifrenizi yanlış girdiniz sonuçta işlemler başarısız oldu. Vücudunuzda da aynısı geçekleşir. Binlerce yıllık şifreleme sistemine uygun davranmadığınız takdirde işlemlerinizi gerçekleştiremezsiniz.

Uygun gıda almak istiyorsunuz. Ancak gıdalarınıza hileler katıyorlar. Habil ve Kabil’den beri iyi ve kötünün savaşını veren bu dünyada maalesef insan gibi dolaşan ama canımıza kasteden gıda teröristleri de var. Peynirlere domuz yağı katanlar var. Yoğurtlara jöle katanlar, hayvanlara et yapsın, ağır olsun diye (vücudumuzda nelere yol açabileceği hakkında çalışmalar yapılmadan) hormonal ve başka takviyeler katanlar var. Son kullanım tarihi geçen yumurtalar tekrar satılıyor. Margarin karıştırılmış tereyağları, küflü peynirlerin eritilerek diğer peynirlere katılması, arısız elde edilen bal, yüzde yüz dana diye aldığınız sucukta hormonlu tavuk eti, şekerlemelerde tekstil boyası, tatlılarda Antep fıstığı yerine bezelye veya yeşile boyanmış yerfıstığı, bozulmasın diye mazota yatırılan kuru üzüm gibi işleri yapanlar var. Milyar dolarlar ile ifade edilen bir sektör de bu işlerle uğraşıyor.

Şefaat hakkının çocuklara verildiğini de bilmekteyiz. Margarin katkılı tereyağını, süresi geçmiş yumurtayı, jöleli yoğurtları, boyalı şekerleri yedirdiğimiz ve erkenden yaşam hakkına kast ettiğimiz çocuklarımız da şefaat sahibi ise vay ki vay. Bu dünyayı sahipsiz zannedenler gerçekten çok yanılıyorlar.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X