Son yıllarda yapılan bazı çalışmalar beyaz un ve mamüllerinin tüketilmesinin vücudumuzda pek çok olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ortaya koymaktadır. Bunlardan bir tanesi de ağız diş sağlığı ile ilgilidir. Şöyle ki; Beyaz un ve pirinçteki yoğun nişasta ağzımızın içinde bulunan bakteriler tarafından hemen fermentasyon denilen kimyasal işmeme uğruyor. Fermantasyon sonucunda ağız içerisinde belirgin derecede asitler oluşuyor. Bu asitler de zaman içerisinde dişlerin mine tabakasını tahrip ederek dişlerin çürümesine yol açıyor.
2011 de 198 çocuk üzerinde yapılan bir çalışma patates cipslerinin de aynı mekanizma ile bu çocuklarda diş çürümelerine neden olduğunu göstermiştir. Özellikle öğün aralarında bu tip gıdaların alınması çürümeyi daha da hızlandırmaktadır. İşlenmemiş tam tahıllar ve lif içeriği yüksek olan gıdaları tercih etmek de olayı tersine çevirebilmektedir. Özellikle küçük çocuklarımızın beslenmelerine dikkat ederek ileride doğabilecek bu tür sıkıntılı durumları önlememiz mümkündür.
Ülkemizde uzun bir zaman önce Trabzon, Kırşehir, Gaziantep, Muğla ve İstanbul’da 5 yaş üstü 6322 çocukta yapılan bir araştırma son derece ciddi bir gerçeği yansıtıyor. Bu çocuklarda diş çürüğü sıklığı %80-%100 arasında bulunmakta. Bu araştırma şunu net olarak ortaya koymuştur. Dişleri çürüten en önemli etkenler şekerli, unlu gıdalar ve patates, mısır, pirinç ile yapılmış atıştırmalıklar veya gıdalardır. Bunun dışında diş plâkları ve bünyesel etkenler (dişin yapısı, tükürüğün miktarı, bileşimi vb) de diş çürüklerine yol açmaktadır.
24 saat süre ile diş fırçalanmadığında diş ve diş etlerinin üzerinde krem renginde ve saydam bir tabaka oluşuyor. Bu tabakaya plâk deniliyor. Bu plâkların 1 miligramında bile milyonlarca ve hastalık nedeni olabilen bakteriler bulunuyor. Bakterilerin adeta evi gibi olan bu plâklarda unlu ve şekerli mamüllerden asit yapılmaya devam edildikçe dişlerin mineraller ile dolması azalmakta ve diş çürükleri ortaya çıkmaktadır.
Çok eski yıllardan kalan iskeletlerin kafataslarındaki dişler incelendiğinde diş çürüklerinin hemen hemen hiç olmadığı görülmektedir. O yıllarda diş fırçası ve diş macunları olmamasına rağmen hiç çürük olmadan günümüze kadar bu dişlerin sağlam kalmasının en büyük nedeni o insanların sağlıklı beslenmeleri ile açıklanabilir. Günümüzde geleneksel beslenme özelliklerine sahip olan izole yerli halklarda diş çürüklerine çok ender rastlanırken şehir yaşamına girdikten sonra hızla dişlerde çürüme başlamaktadır. 1930 Yılı’nda bu konuda yapılan mükemmel bir çalışma var. 1000 diş başına olan çürük sayısı ele alınarak yapılan bu çalışmada Alp Dağları Köylülerinde 1000 dişin 46 sı çürük iken batı tarzı beslenmeye geçtiklerinde bu sayı 300 e çıkmış. Eskimolarda 1000 diş başına 1 çürük varken şehirleştiklerinde bu oran 130 a çıkmış. Modern bir koruyucu önlem olarak uzun zaman uygulanan içme sularının florlanmasının da diş çürüklerini önleyemediği zamanla ortaya çıkmıştır.
Kısaca özellikle küçük çocuklarda diş çürümelerini engelleyici önlemleri özetleyecek olursak:
1-Çocuklarınızdan şeker ve rafine gıdaları mümkün olduğunca uzak tutun (beyaz un ve mamülleri, bisküviler, nişasta ve diğer hamur işleri, katkılı ve besleyicilikten uzak, trans yağ katkılı maddeler vb)
2-En kısa sürede biberon ile beslemeye son verilmeli. Dişlerin iyi gelişmesi için yarı katı, katı veya kemirilebilen gıdalara erken yaşlarda başlatılmalı.
3-Diş fırçalama alışkanlığı çok erken kazandırılmalı. Flor içeren diş macunları kullanılıyorsa bunu çocuğunuza asla yutturmayın.