Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

D vitamini mikropların düşmanıdır

Köşe Yazısını Dinle

Kıymetli okurlarım. Bu aslında bilmediğiniz bir konu değil. Uzun yıllardır güneş girmeyen eve doktor girer cümlesinin altında bilmeden D vitamini tarif edilmektedir. Bu vitamin bağışıklık tepkisinin arttırılmasında çok önemli bir role sahiptir. Mikropların başlıca düşmanı olan T hücrelerinin ve makrofaj denilen mirobu yutan hücrelerin fonksiyonlarını iyileştiren D vitamini aynı zamanda antienflamatuar (iltihap ile mücadele eden) özelliklere de sahiptir.

Bu konuda daha önceleri birçok makale yazdım. Şu an yazacaklarım Aralık 2022 Tarihli güncel bilgileri kapsamaktadır. D vitamini düşük olan bireylerde başta tüberküloz enfeksiyonu olmak üzere birçok solunum sisteminin mikrobik hastalığı ortaya çıkabilmektedir. Bunun sonucu olarak da altyapısı müsait olan (solunum yolu hastalıklarına yatkın) kişiler kolayca hasta olabilmektedirler. 14 ülkeden 11.321 kişiyi inceleyen yakın tarihli bir çalışma D vitamini takviyelerini alanlarda akut solunum yolu enfeksiyonlarına yakalanma riskinin anlamlı derecede düştüğünü göstermiştir. İlginç olan ise D vitamini çok düşük olan bireylerin bu eksikliği kapatmaları sonucunda en büyük yararı gördükleri kaydedilmektedir. Yaşlı yetişkinlerde de bu takviyelerin ölüm oranlarını azalttığı bu çalışmada kaydedilmiştir.

Covid-19 salgınında ölüme götüren ve adına sitokin fırtınası denen tablonun da D vitamini yeterli düzeylerde olanlarda daha hafif seyrettiği görülmüştür. Bu, D vitamininin antienflamatuar bir etkisinin de olduğunu göstermektedir.

Kıymetli okurlarım. Özellikle kış aylarında D vitamini depolarımız boşalmakta ve bu vitamine ihtiyaç daha da fazla artmaktadır. Kaşımıza, kirpiğimize, ayakkabımıza, telefonumuza, arabalarımıza gösterdiğimiz dikkati eğer kolayca ölçülebilen D vitamini düzeylerimize gösterebilirsek şu anda olduğu gibi adım başı herkesin solunum yolları hastalıklarına yakalanması gibi bir durumdan da kendimizi kurtarabiliriz. Sağlık giderse geri gelmesi zor olabiliyor. Sadece basit önleler ile kendimizi koruyabileceğimiz o kadar belli ki…

TUZDAKİ YÜKSEK SODYUM HAFIZAYI BOZUYOR

Tuz hayatımızın bir parçası. İşlenip rafine hale getirildiğinde içindeki sodyum oranı daha da artıyor. Yeni yapılan çalışmalar yüksek derecede sodyumun hafıza üzerine çok olumsuz sonuçlar doğurabileceğini gösteriyor. Tuzdaki sodyum ve potasyum kas kasılmasından tutun da vücuttaki su dengesine kadar bir çok yerde iş görüyor. Sodyum damarlarımızın iç yüzeyinde bulunan ve damar sağlığının devamını sağlayan endotel denilen hücre tabakamızı bozarak damarlarımızı tahrip ediyor. Bu olay beyin damarlarında gerçekleştiğinde doğal olarak beyin sağlığımız bundan olumsuz etkileniyor. Son yapılan çalışmalar TAU adı verilen bir proteinin fazla sodyum ile tahribe uğrayarak beyinde biriktiğini ve Alzheimer tablosunu ortaya çıkarabildiğini göstermektedir.

Potasyumda ise durum farklı. Yüksek oranlarda tüketilen potasyum sodyumun tersine bilişsel fonksiyonları düzeltebiliyor. Ev yemekleri, sebzeler, sebze suları potasyum açısından doludur. Marketlerden alışveriş yaparken sodyum oranı düşük gıdaları seçmek (etiket okumak) son derece sağlıklı bir yoldur ve beynimiz için yararlıdır. Potasyumu vücudunuzun elektrik teknisyeni gibi düşünün. Potasyum beynimizin elektriksel sistemini en iyi düzeyde kontrol eden bir elektrolittir. Düşüncelerin netliği de buna bağlıdır.

Dünyaca ünlü beslenme uzmanlarından olan Amy Fox özellikle bazı üreticiler tarafından daha lezzetli ve daha sulu bir et oluşturması için kümes hayvanlarına tuzlu serum enjekte edildiğini ve bu yolla da insan bedenine fazla tuz girebildiğini belirtip etiketlerdeki tuz oranlarının iyi incelenmesi gerektiğini belirtmektedir. Dört bir yanımız tehlikelerle dolu olsa da bilgi hepsini yıkar geçer, lütfen unutmayın…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X