Kıymetli okurlarım…
Çok merak edilen, çok farklı cevaplar ile karşılaşılabilen ve güvenilir net ve tek bilgiye ihtiyaç duyulan bazı konular hakkında sizlere bu haftaki yazımı hazırladım. Yararlı olmayı umar, saygılar sunarım.
1-SÜT ÖNEMSEDİĞİMİZ KADAR YARARLI MI?:
Ünlü bir beslenme uzmanına süt faydalı mı diye sormuşlar. O da tabii ki faydalı ama bebek inekler için diye cevap vermiş. Sütü doğaldır ki pastörize ederek kullanmaktayız ve konumuz tamamen bu pastörize süt ile ilgili (Çiğ süt daha farklı olarak değerlendirilmelidir) olacaktır.
Bir taşım kaynatma sonucu sütte bulunan kalsiyum ve fosfor %20, C ve B12 vitaminleri %10, B1 ise % 5 oranında azalır. Bir çok mikrop ve bu arada probiyotikler de tama yakın kaybolurlar. Yine pişirilen sütte laktozu parçalayan enzim olan Laktaz kaybolur. Asya ve Avrupa ırklarının bir çoğunda 2 yaş sonrası bağırsaklarda laktoz adlı şekerin parçalanarak glikoz ve galaktoza dönme işlemi tam olarak gerçekleşmemektedir. Bu durum gaz, bulantı, şişkinlik yakınmalarına ve hatta kronik bağırsak hastalıklarına yol açabilmektedir. Süte karşı bu yakınmalar oluşmasına rağmen yoğurt ve peynir daha iyi tolere edilebilmektedir.
2-KRONİK HASTALIKLARIN TEMELİNDE YATAN NEDENLER NELERDİR?
-Rafine şeker ve beyaz un tüketiminde özellikle son yıllarda korkunç artışların olması.
-Eski çağlardan beri omega-3 tüketimimiz hep yüksek düzeyde olmuştur ve omega-6 yağ asitleri ile neredeyse başabaş bir oranda seyretmiştir. Oysa geleneksel beslenmemizin yerini alan batı tarzı beslenmede 1 omega-3 e karşı nerede ise 40 omega-6 yağ asitleri ile beslenmekteyiz. Bu durum bazı bilim insanlarına göre hücresel işleyiş mekanizmalarımızda ciddi bozulmalara neden olmuştur.
-Vitamin, mineral ve antioksidan tüketimimiz giderek azaldı. Bunun sonucunda toksik oksitleyicilere karşı hücrelerimiz daha az korunur oldu. Kaba tabiri ile hücrelerimiz paslanmaya başladı.
-Bağırsaklarımız dışarıdan gelen gıda maddelerinin emilebilecek boyuta geldikten sonra kan dolaşımına katıldığı bölgelerdir. Bu nedenle bağırsak hücrelerimizin sağlıklı görev yapması çok önemlidir. Bu da probiyotik mikroorganizmaların varlığı ile gerçekleşir. Oysa geleneksel beslenme özelliklerinden koptukça probiyotik gıda tüketimimiz de azalmıştır.
-Yeterli oranda başta D vitamini almamamız ve hareketsiz yaşam tarzı da kronik hastalıklara zemin hazırlar.
-Katkı maddeleri, radyasyon, hava , çevre ve suların kirlenmesi…
3-CİLT KANSERLERİ GİDEREK ARTIYOR
Korunmak için özellikle kozmetik ürünlere çok dikkat etmek gereklidir. Bunun dışında sigara dumanından, raf ömrü uzun gıdalardan da kaçınmak gereklidir. Sentetik maddelerin giyilmesi de cilt kanserleri oluşumunda rol oynamaktadır.
Bazı bilimsel makaleler özellikle günde 1 bardak doğal domates suyunun cilt kanserinden korunmada çok etkili olduğunu belirtiyorlar. Bunun dışında nar, havuç suyu, rafine edilmeden elde edilen zeytinyağının da cilt kanserlerinden koruyucu etkileri bilimsel makalelerde yazılmaktadır.
4-TEREYAĞI KALP KASI İÇİN YARARLI MIDIR?
Doymuş yağlar ile kalp damar sistemi hastalıkları arasında yıllardır bağlantı olduğunu söyleyen bilim insanları kadar aksini söyleyenler de mevcuttur. Doğal, mera kaynaklı tereyağı içerisinde kısa zincirli yağ asitleri boldur. Bunlardan en bilineni de butirik asittir. Butirik asit kalp kasımızın yakıt olarak kullandığı yağ asitlerindendir.
ALLAHTAN KORKMAYAN KULDAN UTANMAYANLAR
Ormanlarımızdaki yangınların bir çoğu insan kaynaklıdır. Sadece o ağaçlar değil, karıncasından kurduna kadar bir çok canlının da yaşamı yangınlarda yok oluyor. Bu dünya sadece bizim değil. Bu dünyanın sahibi bunun hesabını mutlaka ve mutlaka sorar. Ormanlarımızı el birliği ile korumak vatan sevgisinden ve insan olma bilincinden doğar. Bu ikisinin olmadığı yürekler bir gün o yangını kendilerinde hissedeceklerdir. Hiç şüphe olmasın.

Flipboard