Rahmetli dedem İkizdere bölgesinde sevilen sayılan bir insandı. İslam Efendi’nin Mustafa denildiği zaman sözü dinlenir, bilgili, cesur, inançlı, milli ve manevi değerlerine saygılı bir adam. İnsanlar dizilerden öğrendi ama ben Muradiye’deki türbesi başında bizzat dedemden dinleyerek öğrendim Şehzade Mustafa’nın kısa, hüzünlü yaşamını. 2. Murat’ın türbesinin üstünün neden açık olduğunu da rahmetli anlatmıştı bana. Benim de sizlerin de hayata veda eden büyüklerimize Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun. Öğrendiğimiz doğrular açısından onlara çok şeyler borçluyuz.
Dedemin bir lafı hiç kulaklarımdan çıkmaz: “Oğlum Allah binlerce peygamber gönderdi ama insanoğlu bir türlü adam olamadı. Bir yerlerde mayamız değiştirildi’’. Bu sözü yıllar geçti hiç unutamadım. Gerçekten de bizler diğer doğada var olan memeliler grubunun bir parçası isek, üstelik aklımızı kullanma yeteneğine de sahip isek neden bazılarımız kötü, bazılarımız iyi oluyoruz. Neden yıllardır barışın güzelliğini, savaşın acı taraflarını bildiğimiz halde barış içinde yaşamanın tadını bir türlü sürdüremiyoruz. Buna cevap vermeye, okumayı o kadar sevdiğim halde, literatür takibi yaptığım halde bilgilerim ve öğrendiklerim yetmiyor.
İnsan vücudunda trilyonlarca hücre var. Bu hücrelerin tam ortasında hücre çekirdeği dediğimiz bir yer ve buranın da içinde genetik yapımızın saklı olduğu bölümler var. Vücudumuzun kaderini belirleyen şifreler bunlarda saklı. Genetik yapımızın binlerce yıldır yaptığı görevler var. Bu görevler ile vücudumuz şekilleniyor, sindirimimiz oluyor, kalbimiz çalışıyor, nefes alıp veriyoruz, ürüyoruz ve daha pek çok faaliyeti yürütüyoruz. Bazı faktörler var ki, genetik yapımıza etki ederek (rafine gıdalar, genetiği bozulmuş gıdalar, toksik maddeler, hava ve toprak kirliliği, iyonize radyasyon, ağır metaller, stres gibi) fonksiyonlarını bozuyor ve hasta bir birey olmamıza sebep oluyor. Şeker hastası oluyoruz, bunuyoruz, kronik birer yorgun birey oluyoruz, kemiklerimiz eriyor, kanserleşiyoruz, ruhsal durumumuz değişiyor. Yani kendi ellerimiz ile hayatımızı kötüleştirme adına ne varsa yapıyoruz. Sonuçta o ilahi denge bedava oturduğumuz evini kirlettiğimiz için bizlerden aheste aheste intikamını alıyor ve cezalandırıyor.
Vücudumuzun bütün fonksiyonları 30 bin civarındaki genler tarafından denetleniyor. Genlerimiz tarihsel süreçte büyük darbeler yedi ama en büyük darbe 19.yüzyilda gerçekleşen Sanayi Devrimi sonrası gerçekleşti. Rafine un ve şeker hayatımıza girdiği andan itibaren genler alışık oldukları besin maddelerinden yavaş yavaş kopmaya başladı.
2015 yılında İngiliz bilim insanları insan bedenine ait olmayan 145 tane gen buldular. Derin araştırmalar sonucunda bu genlerin bağırsaklarımızda bulunan probiyotiklerce bize geçtiği saptandı. Bu genler bağışıklık ve sindirim sistemimize son derece yararlı etkiler gösteren genlerdi. İnsan düşünmüyor değil. Ya genetiği ile oynanmış gıdalardan bizlere gen geçişi varsa. Ya kimyasal birçok madde bizim genlerimizi bozuyorsa…
Rahmetli dedem ne İngiliz bilim adamlarını tanırdı ne de gen transferini bilirdi. Ama hâlâ kulaklarımda o sözü: Oğlum bir yerlerde mayamız değiştirildi. Ne diyelim Allah sonumuzu hayır etsin.