Mekanı cennet olsun Altıparmak İlkokulu’nda okurken öğretmenim Vecihe Alpsoy bir hikâye anlatmıştı. Yavuz Sultan Selim Han Mısır seferi sırasında ordusu ile bağlık bahçelik bir yerden geçiyormuş ama etrafta ne bir ev ne de bir insan varmış. Konaklamışlar. Yavuz, yeniçeri ağasına canım bir elma istedi bulun gelin demiş. Birkaç saat geçmesine rağmen hiçbir asker elma getirememiş. Bunun üzerine sultan, eğer bir askerimde halkın bahçelerinden izinsiz koparılmış bir elma çıksaydı bu seferden vazgeçecektim. Zafer sadece top, tüfek, kılıç ile değil, var olan yüksek ahlak ile kazanılır demiş. Yıllar geçti kulaklarımda halâ bu hikaye…
Rize’de, Yusufeli’nde, Tunceli’de ben şahit oldum (daha nice yerler de vardır). Esnaf dükkânı boş bırakır, içeride para var, mal var ama sahipsiz dükkândan kimse bir şey almazdı. Yusufeli ilçesinde ocak tüpleri gece dışarıda durur, ihtiyacı olan alır, sabah bakkala parasını getirirdi. Günümüzde güvenlik kameraları, çifte kilitler banamısın demiyor çoğu yerde. İnsanlar günah bilmiyor, kul hakkı bilmiyor, gecenin yarısında o mahallede yaşlı mı var, hasta mı var, matem mi var empati yapmadan egzozunu öttürüyor, kornasını çalıyor, kahkahalarını atıyor, görme özürlülerin kaldırımlarını işgal ediyor. Say say bitmez. Birkaç sene önce yine benzer başlık ile gıdalarımızda yapılan hilelerden bahsetmiştim köşemde. Tereyağında sahtecilik ana konu idi. Antepfıstığı yerine kaynamış ve öğütülmüş bezelye kullanılıyor diye de eklemiştim. Yakın zamanda ramazan ayında gıdalarda yapılan hileler ile ilgili ulusal televizyonlarımızda bazı haberler çıktı. Baklava yaparken mısır şurubu ve yeşil boya ile renklendirilmiş yer fıstığı kullanılıyor haberi de vardı. Emekli Mehmet Amca o küçük aylığından torunu iftara gelecek diye bu baklavadan alacak, o küçük çocuk bunu yiyecek, o boya küçük karaciğerinde birikecek. Zamanla kanserin temeli atılacak. Bu nasıl insanlık. Gıda katkı maddeleri ile ilgili zaman zaman bazı bilimsel makaleleri okurum. İnsan sağlığına zararlı etkileri olan bazı katkı maddelerinin yaptıkları ne yazık ki yıllar sonra kendisini gösteriyor. Örneğin ABD’de sosislere katılan nitratlı bazı maddeler birkaç yıl sonra çocuklarda artan löseminin sebebi olarak suçlandılar. MSG (Çin Tuzu), ağır metaller, titanyum gibi onlarca katkı maddesi gıda yolu ile alınabilmekte ve pek çok rahatsızlıktan sorumlu tutulmaktadırlar. Yüzyılardan bu yana toprağımızı ve çevremizi yavaş yavaş bozduk. Şimdilerde bu konuda toplumsal bir bilinç oluşmaya başladı. Devlet de halkını koruma adına çeşitli organları vasıtası ile bir takım tedbirler almakta. Biz kullara gelince. Ahlak olmayınca, para kazanma hırsı önplanda olunca, cezası da caydırıcı değil ise tereyağını da kendi ruh yapısına benzetecek, baklavasını da. Ama Mevlana diyor ki: Kötülük yaptın mı kork. Çünkü o bir tohumdur. Allah onu bir gün yeşertir ve karşına çıkartır. Yazının başına dönecek olursak; Güçlü olmak istiyorsak, dünyada kimseye muhtaç olmadan yaşamak istiyorsak, düşmanlarımıza karşı dimdik duracaksak sadece topa, tüfeğe, paraya değil Yavuz Sultan Selim Han’ın dediği gibi yüksek bir ahlâka da sahip olmamız gerekiyor.