Kıymetli okurlarım…
Sayısını bilemediğim kadar eş dost bu soruyu bana sormuştur. Kendi bilgilerime ilaveten güncel akademik bilgileri de harmanlayarak sizlere bu konuda net bilgiler aktaracağım. Yararlı olacağını umar, saygılar sunarım.
Sarımsak bitki dünyasında allium cinsinden, soğangiller ailesinden (pırasa, soğan, arpacık soğanı, frenk soğanı, çin soğanı vb) bir türdür. Gevşek topraklarda ve ılıman iklimlerde çok daha verim alınır. Mezopotamya’da 4 bin yıl önce ekiminin yapıldığı bilinmektedir. Sarımsak tarımsal anlamda da dayanıklı bir bitkidir. Bir çok tarım zararlısından ve hastalıktan etkilenmez. Dünyada en çok sarımsağı Çin üretmektedir (Dünyadaki toplam üretimin %78-80 kadarı). Daha sonra Hindistan, Bangladeş ve Mısır gelmektedir. 2022 Yılı’nda Türkiye’nin üretimi dünyanın %0.4 kadarıdır. Ülkemizde her bölgede üretimi yapılmasına rağmen bunun % 20 kadarı Kastamonu’da ve özellikle de Taşköprü İlçesi’nde gerçekleşir.
Sarımsağın bağışıklık sistemi üzerine olan olumlu etkileri yıllardır bilinmektedir. Bunun dışında eklem iltihaplarında, soğuk algınlıklarında, diyabette, verem ve sıtma gibi durumlarda da kullanıldığı olmuştur. Ünlü hekim Luis Pasteur bakterileri öldürme yeteneğini iyi bildiği sarımsağı uzun seneler incelemiştir.
Modern Phytomedicine adlı ünlü kitapta bitki farmakologları tarafından sarımsak ile ilgili çok değerli bilgiler paylaşılmaktadır. Bu bilgiler bir çok çalışma sonrası derlenen literatür bilgilerine dayanak gösterilerek hazırlanmıştır. İn vitro çalışmalar ( laboratuvar gereçleri kullanılarak yapılan çalışmalar) insan vücudunda denenmeyen ancak ciddi sonuçlar veren çalışmalardır. Sarımsak ile yapılan bir çok in vitro çalışma vardır. Bu çalışmalardan en dikkat çekici olanı ilk yapılan çalışmalardan birisidir. Bu çalışmada koli bakterilerinin konulduğu bir laboratuar kabının üst kısmına da kuru sarımsak tozu konulmuştur. 12 saat sonra bu bakterilerin tamamının ölmüş olduğu tesbit edilmiştir. Aynı bilim insanları bakteri dolu bu kaba bu kez taze sarımsak rendelediler ve 12 saat beklediler. Sonuç yine aynı idi ve tüm mikroplar ölmüştü.
Başka bir deneyde antibiyotiklere ciddi oranda direnç gösteren ve genellikle hastanelerde ölümlere neden olan MRSA adlı mikrop kullanılmıştır. Sarımsağın bu mikrobu öldürdüğü bulunmuştur. Bir başka çalışmada şarbon mikrobunu dahi sarımsağın öldürebildiği tesbit edilmiştir.
Sarımsak kokusu ile ilgili de bazı çalışmalar yapılmıştır. Sarımsaktan yayılan mikroskopik parçacıklar bu kokuyu oluşturur. Bu parçacıkların içinde bulunan moleküllerden en iyi bilineni ve en etkili olanlarından birisi allisin adlı moleküldür. Allisin sadece enfeksiyonlar ile savaşta değil damar hasarlarına ve daralmalarına da olumlu etkiler gösterebilir. Bu madde aynı zamanda diyabette ve kanserlerde de koruyucu özelliklere sahiptir. Çok ilginç olan bir durum da şudur: Sarımsak kokusu algılandığı yerde bile bakterileri öldürebilmektedir. Özellikle kışın sarımsak kokusunu etrafa yaydığınızda nefesinizle bu mikropları ortamdan uzaklaştırıp imha edebilirsiniz. Muhtemelen sarımsak binlerce yıldır hayatta kalabilmek için böyle bir savunma mekanizması geliştirmiştir.
En toksik zehirlerden ve kanserojenlerden olan ve tarım ilaçlarında bulunan organofosfatlara bağlanma yeteneğine sahip sarımsak bu yolla zehirleri ortamdan uzaklaştırır. Organofosfatlar zamanla bağışıklık sistemimizi allak bullak eden moleküllerdir.
Sarımsak ile ilgili en önemli bilgilerden birisi de şudur: Bazı ülkelerden ithal edilen sarımsaklarda tarım ilaçları kalıntıları, bunları beyazlatmak için kullanılan ağartıcılar, kanalizasyon bölgelerinde yetiştirilmeleri gibi durumlar olabilir. Bu nedenle mümkün olduğunca bilinen yerlerden ve yerel yetiştiricilerden elde edilmesi çok daha sağlıklı olacaktır.

Flipboard