Modern şehir hayatı, hiç bitmeyen bir fon gürültüsünün içinde geçiyor. Trafik, inşaat, telefon bildirimleri, televizyon derken beynimiz neredeyse hiç susmayan bir uğultuyla çalışıyor. Oysa sessizlik, sanıldığından çok daha güçlü bir sağlık aracı olabilir.

Dünya Sağlık Örgütü, trafik gürültüsünü “yeni sigara” olarak tanımlıyor. Çünkü uzun süreli gürültü maruziyeti kalp-damar hastalıkları riskini artırıyor, hücre yaşlanmasını hızlandırıyor. Gürültü kortizol hormonunu yükseltiyor, bu da kronik stres yaratarak bağışıklık sistemini baskılıyor. Yani kulağa zararsız gibi gelen gürültü, aslında biyolojik yaşımızı görünmez biçimde öne çekiyor.

Sessizlik ise tam tersi bir etki yaratıyor. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, sessiz bir ortamda geçirilen kısa sürelerin bile hipokampus hücrelerinde yenilenmeyi hızlandırdığı görüldü. Beyin sessizlikte “varsayılan mod ağı” denilen bölgeyi devreye sokuyor; bu da yaratıcı düşünceyi ve problem çözme becerisini artırıyor. İtalya’da yapılan bir başka çalışmada ise yalnızca iki dakikalık sessizliğin bile kalp atışlarını yavaşlattığı ve tansiyonu dengelediği tespit edildi. Sessizlik, depresyon ve kaygı seviyelerini azaltıyor, zihinsel esnekliği artırıyor.

Günlük yaşamda sessizlik anları yaratmak sanıldığı kadar zor değil. Sabahları kulaklık yerine sessizlikle güne başlamak, öğle arasında birkaç dakikalık sessiz mola vermek, doğada sessiz yürüyüşler yapmak… Hepsi bedenin ve zihnin kendi ritmini yeniden bulmasına yardımcı olur. Dijital sessizlik de en az fiziksel sessizlik kadar önemli: Bildirimleri kapatmak, yatmadan önce telefonun sesini kısmak, zihnin dinlenmesine izin verir.

Bazen gençlik iksiri pahalı bir kremde değil, birkaç dakikalık sessizlikte saklıdır. Gürültüden uzaklaştığınızda, aslında kendi sağlığınıza en büyük yatırımı yapmış olursunuz.