Yoğun iş temposuna sahne olan Amerika maceramız noktalandı.
BTSO’nun 4 güne sığdırdığı…
Ziyaret, etkinlik ve temas programını gazeteci kimliğiyle takip ederken…
Ekonomist gözüyle de nceleme yapma fırsatı buldum.
Üstelik özellikle New York Ticaret Odası, franchising fuar yetkilileri ve firma ziyaretleri sırasındaki görüşmelere BTSO adına da temsiliyet katkısı sağladım…
Yani paylaşacak epey olay ve tespit birikti.
Herşeden önce Amerika’nın aklı hep ekonomide…
Öyle ki: TV’lerdeki ana gündem olan…
Ve ağırlıklı olarak Clinton’la Bush adlarını duyduğumuz başkan aday adaylarının söylemlerinde de ekonomi ve güvenlik öne çıkıyordu!
Ama üretimi büyük ölçüde bitiren Amerika nasıl eski günlerine döner söylemek zor!
Gıda hariç el attığınız ürünlerin yüzde 80 – 90’ında ‘Made in China’ etiketiyle karşılaşıyorsunuz.
Otomobillerin büyük bölümü ya Japon yada Kore malı…
Elektronik ve bilişim Apple hariç yabancı markalı ürünlerden oluşuyor!
Yani inşaat ve bir bölüm gıda işi dışında üretimden uzak ABD…
Krizi atlatmakta zorlanıyor!
Üretim alanında ayakta duran en önemli sektörse silah sanayi…
Ve ‘silaha’ daha fazla sarılmaya da kararlı görünüyorlar.
Demek ki dünyayı daha da ‘ateşli’ görmemiz uzak değil!
Ama neticede üretime başka ülkelere aktarmış olan Amerikalılar bir miktar pişman.
Çünkü…
Sadece ticaret, hizmet sektörü ve para piyasalarıyla büyümenin kalıcı ve gerçekçi biçimde sağlanamayacağını görmüşler!
Nitekim New York’ta bulunduğumuz günlerde Amerikan Merkez Bankası Fed‘den gelen açıklamalar…
Ekonominin istenilen düzeyde canlanmadığına işaret ediyordu.
Şehirdeki görüntü de kamu yatırımlarının bütçe sıkıntısı nedeniyle zayıf kaldığını teyit eder vaziyetteydi!
Kehanet ve canlandırma örnekleri
Bu durumu “Küresel krizi yarattınız. Canlanmanız da hala yetersiz görünüyor. Ne dersizniz?” diye soru sorduğum bir Amerikalı iş adamının verdiği yanıtsa…
İlginç olduğu kadar rahatsız ediciydi!
“Biz insek de çıkarız. Özellikle de New York kendini çabuk toparlıyor.
Ama siz dikkat edin!
Türkiye ekonomisi yakında büyük sıkıntılar yaşayacak”.
Bu sözleri duyan işadamlarımızın nasıl irkildiğini anlatamam!
Neyse kötü kehanetleri bir kenara bırakıp ABD’nin ruh haline dönelim.
Ekonomik sloganları ‘tüketin daha çok tüketin’ olarak göze çarpıyor…
Cebinizde sadece bin dolarla gidip Maserati bile alabileceğiniz bir kredi sistemi başka ne diyebilir ki!
Turistleri de tüketime zorlamak için binbir yol icat etmişler.
24 saat turist kaynayan Times Meydanı’ndaki şovlar bir yana…
Gecenin ikisinde tüm mağazaların açık olması tüketime zorlamanın sadece iki yolu.
Empire State’te ‘tırmanak’ bile sizi epey bir harcamayla karşı karşıya bırakabiliyor!
Bursa‘nın turizm ve ticarette örnek alabileceği ilginç bir teşvik yolu ise…
Bir yerel TV kanalının tüm yayınlarının kenti tanıtmak… Ve “nereden ne alırsınız, kaça alırsınız, nereleri gezer, nasıl eğlenirsiniz” sorularına nokta atışı, şahane görüntü ve röportajlarla yanıt vermesiydi!
Ticareti canlandırmanın bir başka yoluysa yine örnek nitelikte.
Sadece eyaletten eyalete değil!
Bir caddenin sağında başka solunda başka vergi oranı geçerli olabiliyor.
Yerel yönetimler ticaretin ivme kaybettiği alanları tespit edip…
Teşvik amacıyla sokak sokak mağazalara faklı vergi oranlarını uygulamakta.
New York’un dilencileri
Bu arada New York’ta herşey çok pahalı.
Öyle ki;
Amerikan rüyasının adresi olan Manhattan’da dilenciler para beğenmiyor!
Bizzat yaşadım… 2 liraya yakın değeri olan centleri verdiğim dilenci beğenmeyip söylenerek parayı iade etti!
İlginç iki not… Manhattan’da yaşayan yada çalışan birinin aylık otopark masrafı 700 doları bulabiliyor!
Ofis kiraları ise metrekaresi 600 dolardan başlıyor.