Ekonomilere dönem dönem musallat olan çeşit çeşit belalar vardır.
Kimi zaman yüksek enflasyon kemirir vatandaşın cüzdanını…
Bazen düşen gelir ve karlar bela olur yatırımcıya!
Gün gelir işsizlik çöker kara bulut misali…
Bir de meşhur açıklar vardır ekonomi yönetimlerini bunaltan.
Ya bütçenin geliri giderine yetmez…
Ya da memlektin kazandığı dövizi harcadığına yettirememe derdi (cari açık) vardır.
Her ikisinin yani bütçe açığı ve cari açığın aynı anda gelmesiyle en kötü tablodur ekonomi adına.
Neyse ki; her iki açık türü de bugünlerde can yakacak düzeyden uzakta duruyor!
Mesela dün gelen cari açık rakamları beklentileri biraz aşsa da…
Hala makul sınırlar içinde duruyor.
Bu ılıman tabloyu sağlayansa ithalatın frenlenmiş olması…
Dış ticaret açığı geçen yıla göre düşük seyreden petrol fiyatları ve büyüme nedeniyle azalan ithalat sayesinde düşüş gösteriyor.
Öyle ki ithalatla ihracat arasındaki fark 2014’ün nisan ayına oranla tam 2,25 milyar dolar azalma kaydetmiş durumda.
Ancak, ihracatın yerinde saydığı bir dönemde kaydedilen bu azalmaya rağmen cari açık beklendiği kadar iniş göstermedi.
Nisanda 3,33 milyar dolara düşen dış açık…
Cari açığın 3,41 milyar dolar gibi beklentileri aşan bir rakamda gelmesini engelleyemedi!
Peki neden?
Merkez Bankası’nın açıklamasında “Kâr transferlerini içeren doğrudan yatırım giderlerinin 595 milyon dolar artarak 892 milyon dolara yükselmesi, cari açığın daha fazla düşmesini engelleyen en önemli unsur olmuştur.” ifadesi dikkat çekiyor.
Meali…
Türkiye’deki yabancı ortaklı kuruluşların yurtdışına aktardıkları kar olarak genel ve teknik bir açıklama getirilebilir!
Ancak, daha detaylı baktığımızda Turkcell’in nisanda yaptığı 1,5 milyar dolarlık temettü ödemesinin yaklaşık 600 milyon dolarının yabancıya yapıldığı hesaplanıyor.
Sözün özü; nisanda 1,18 milyar doları bulan net altın ihracatı bile…
Yabancılara yapılan temettü ödemelerinin tırmandırdığı cari açığı frenleyememiş!
Ya bundan sonra?
Riskler ve finansaman
Yılın ilk dört ayında 14,47 milyar dolar olarak kayıtlara geçen cari açık…
Şimdiye kadar sergilediği ortalama değişim hızından sapmazsa…
2015 itibarıyla 38 milyar dolar civarında bir kapanışa imza atar.
Milli gelire oranladığımızda ise yüzde 4,5’e yakın…
Yani makul sayılabilecek bir seviyedeki cari açıkla final yapabileceğimiz görülüyor.
Ancak, geçmiş yıllara nazaran hayli olumlu sayılabilecek bu tablo açısından risk barından unsurlar da yok değil!
Mesela…
Petroldeki düşük dozda da olsa yukarı yönlü atakların olması…
Büyüme trendinin ivme kazanmasıyla ithalatın artışa geçmesi…
Veya ihracattaki gerilemenin hız kazanması gibi açığı doğrudan artırabilecek unsurlar mevcut.
Bir de… Özellikle ağustostan itibaren kendini hissetirebilecek olan finansman tarafındaki riskler sıkıntı yaratabilir!
Çünkü eylül itibarıyla Amerika’da faizlerin yükseltilmesi ihtimali hayli fazla.
Böyle bir gelişmeyse…
Hem dış kredilerin pahalılaşması… Hem de küresel sermayenin Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden uzaklaşmasına yolaçabilir.
Bu sendromsa döviz açığımızı karşılarken sıkıntıların artacağının göstergesi!
Neticede cari açığın finanse edilmesinde yaşanacak sorunlar…
Bir yandan kurları artırırken diğer yandan da Merkez Bankası’nın rezervelerini azaltacaktır.
Kısacası cari belamız şimdilik kaydıyla sıkıntı yaratmasa da!
Orta şiddetli de olsa bir risk unsuru olarak tepemizde duruyor.