Dolar perşembe gecesi 5,29 TL’yi görünce kafalar karıştı.
“Dövizin ateşi yeniden mi yükseliyor?” sorusu sorulma başlandı.
Cuma günkü işlemlerde 5,25’e çekilen kur kısa vadeli bir yanıt verdi aslında bu soruya.
Ama belirsizlik faktörü kendini hissettirdiğinden gerçek piyasa trendi konusunda hala soru işaretleri mevcut!
Çünkü dolarda küresel güçlenme çabası var.
Euro/dolar 1,1325 desteğine kadar gerilerken dolar endeksi 96,477 seviyesine çıktı bu hafta.
Ve Avrupa ile ABD borsalarında da düşüşlerin son günlerde öne çıkması da global bir soruna işaret etmekte.
Peki yatırımcıyı dünya ölçeğinde rahatsız eden mesele ne?
Birbirine bağlı iki konu endişeleri artıran temel etkenler olarak öne çıkıyor.
Son aylarda birçok ekonomiden yavaşlama sinyali gelmeye başladı.
Bu sinyallerin giderek güçlenmesiyse küresel büyümeye dair endişeleri gündeme taşımış durumda!
Büyüme kaygılarını azdıran bir başka konuysa küresel ticaret savaşları.
Bir süredir umut bağlanan ABD-Çin arasındaki görüşmeler de kabak tadı vermeye başlayınca yatırımcının negatif fiyatlamaya geçmesi de gecikmedi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin Lideri Xi ile görüşmesine dair sürekli fikir değiştirmesi umutları azaltan temel faktör oldu.
Çünkü dünyanın en büyük iki ekonomisinin çatışmaya girmesi verilerin de gösterdiği üzere küresel büyümeye darbe vurmakta!
Amerika’nın Çin’e uyguladığı yaptırımlar uzadığı sürece dünya ekonomisinin yara almaya devam etmesi kaçınılmaz bir sonuç.
Yaptırımlar 2018’in son çeyreğinde Çin’i net biçimde vurmaya başlamıştı zaten.
Dolayısıyla açılan yaranın büyümesi artçıl etkileri nedeniyle ciddi bir risk oluşturuyor!
Diğer tarafta Avrupa Birliği’nde de ekonomik göstergeler iyi işaretler vermiyor.
Son olarak AB Komisyonu Euro Bölgesi‘nin 2019 yılı büyüme tahminini 0,6 puan düşüşle yüzde 1,3’e indirerek mevcut tabloyu daha karamsar hale getirdi.
Lokomotif konumdaki Almanya’nın büyüme tahmini ise 0,7 puanlık aşağı yönlü revizyonla yüzde 1,1’e düşürüldü.
Sıkıntılı konumdaki Fransa’ya büyüme beklentileri yüzde 0,2 gibi dip seviyeye çekilen İtalya da eklenince 2019’un Avrupa adına pek de iyi geçmeyeceği daha net biçimde anlaşılmaya başlandı.
Bu arada Brexit’le boğuşan İngiltere’nin ekonomik açıdan aldığı yara da büyüyor!
Bütün bu manzara ise bu yılın zor geçeceğinin işaretlerini barındırmakta.
Amerikan Merkez Bankası Fed ve Avrupa Merkez Bankası ECB’nin parasal sıkılaştırmadan uzak durarak güvercin tavır sergilemesi boşuna değil kısacası.
Öyle ki eski Fed Başkanı Janet Yellen, Fed yönetiminin bir faiz indirimi yapmak zorunda kalmasının da olasılık dahilinde olduğunu dahi ileri sürebilmekte!
Fırsatlar ve riskler
Dünyanın yavaşlamaya devam etmesinin Türkiye’ye dönük yansımalarıysa krizle fırsatı içiçe barındıran bir tablo oluşturmaya başladı.
Büyüme endişeleri küresel çapta bir parasal genişleme ihtiyacını doğurmakta çünkü.
En azından Fed’in faiz artışı ve bilanço küçültme konusunda şimdilik frene basması Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin finansal yükünü hafifletiyor!
2019’un sunduğu en büyük şans merkez bankalarının güvercin durmaya devam etmesi olacaktır.
Diğer taraftan başta Türkiye’nin en önemli pazarı olan Avrupa başta olmak üzere küresel ticaretin yavaşlaması ihracatımızı ve dolayısıyla büyümemizi riske atan bir manzara oluşturuyor.
Ayrıca küresel büyüme endişelerinin artması risk iştahı üzerinden piyasalarımızı vurabilir.
Sözün özü; fırsatlara da risklere de çok yoğun biçimde odaklanmak şart.