Sanayi cephesinden hem üzen hem de sevindiren veriler geldi.
İç ve dış talebin aynası niteliğindeki sanayi üretimi 2019’a karışık sinyallerle başladı.
Nasıl mı?
Ocak ayı üretim rakamı 2018’in aynı ayına göre yüzde 7,3 azalmış görünüyor.
Böylece ekonomik büyümenin en önemli göstergesi ilk çeyrek adına küçülme işareti vermiş oldu!
Ama bu rakamın iyi tarafı da var.
Çünkü beklentilerden daha düşük bir küçülme oranı söz konusu.
Ve Aralık 2018’le karşılaştırdığımızda üretimin ocakta artışa geçtiğini görmemiz de sevindirici bir gelişme!
TÜİK verilerine göre sanayi üretimi Ocak 2019’da bir önceki aya oranla yüzde 1 artış kaydetti.
Dolayısıyla üretime ait ana endeks verileri geçen ağustos ayında başlayan piyasa türbülansının reel ekonomi üzerindeki etkilerinin aralıkta dip yaptığını gösteriyor.
Ocak ayı ise çok düşük dozda da olsa toparlanma işaretlerini önceki aylara göre verdiğinden ‘çıkış başladı’ yorumu yapılabilir!
Ancak gerçek anlamda büyüme trendinin yukarı yönlü çıkışına şahit olmamız için zaman lazım.
Çünkü 2018’in eş dönemleri itibarıyla artı üretim rakamlarının istikrarlı biçimde karşımıza çıkması gerekiyor.
Bu tabloyu görmemiz ise temmuz ayını bulabilir!
Geçen yılın ilk yarısında güçlü bir üretim ve ekonomik büyüme trendinin yaşanmış olması teknik ifadeyle baz etkisi dediğimiz kavramın bu yıl devrede olması anlamına geliyor.
Nitekim imalat sanayinde yıllık yüzde 7,5 seviyesinde gerçekleşen küçülme hızlı bir canlanma için çok erken olduğunu göstermekte.
Yavaşlamış ekonomik aktiviteyi de dikkate aldığımızda 2019’un ilk 3 ayında artı büyümeyi görmek mümkün görünmüyor.
İkinci 3 ay içinse yataya yakın çok düşük bir büyüme ihtimali mevcut!
Çeşitli desteklerin son aylarda sahaya sürülmesi iç talep açısından canlandırıcı bir etki taşımakta.
Bu etkinin kendini daha net hissettirmeye başlayacağı dönemse normal koşullarda nisan ve sonrası olarak görülüyor.
Ancak, jeopoltik risklerin varlığı vatandaşın alım iştahını etkileyebilecek piyasa hareketlerini tetikleyebilir önümüzdeki aylarca!
Ayrıca canlanmanın bir başka şartı olan daha düşük kredi maliyetlerini de nisandan sonra karşımızda görmeye başlayacağız.
Diğer yanda geçen yıla oranla güç kaybetme eğilimi gösteren bir dış talep trendi söz konusu.
Dolayısıyla tüm işaretler ikinci yarıyılda kayda değer üretim artışı ihtimalini karşımıza çıkarıyor!
Yatırım ve tüketim trendleri
Üretime ait alt endeks detaylarında ara malı kategorisinin yıllık bazda yüzde 10,9 küçülmüş olması yatırım tarafındaki zayıflığı ortaya koymakta.
Ancak, bir önceki ayla olan karşılaştırma yatırım tarafında da dipten çıkış sinyallerini yüzde 2,2 artışla karşımıza çıkardı.
Ayrıca vatandaşın tüketime dönük ilgisinin cılız da olsa yukarı yönlü eğilime girdiğini dayanıklı tüketim mallarındaki yüzde 0,9’luk artıştan anlıyoruz.
Kısacası yeni bir piyasa türbülansı ile karşılaşmadığımız sürece “reel ekonomide dibi gördük ve çıkış başladı” teorisini destekleyen bir manzara söz konusu.
Ama düştüğü hızda ekonominin toparlanacağına dair bir işaretin de ufukta olmadığının altını çizmekte fayda var.