Giderek artan bir tempoda hemen her kesimin yanıt aramaya başladığı bir soru bu.
Seçim fiyatlaması olarak bu tarz soruların piyasalarca sorulması aslında hayli normal.
Ama konunun gündeme güçlü biçimde taşınmasını sağlayan iddiaların varlığı gidişat öngörüsünün çok dikkatli yapılmasını öneriyor!
Çünkü 31 Mart’taki yerel seçimler sonrasında önce dövizde ardından da faizlerde yükseliş yaşanacağını ileri süren iddialar duyuluyor.
Ve halk arasında “Seçime kadar doları tutuyorlar. Sonrasında dolar uçup gidecek.” tarzı ifadelerin sıkça konuşulduğunu duyuyoruz.
Siyasi manipülasyona açık olan bu görüşlerin zıttı yani tam tersi beklentileri içeren açıklamalar da mevcut!
Ekonomi yönetimi temsilcileri “Seçimlerin ardından bir belirsizliğin aşılmış olması ve sonrasında da seçimsiz uzun bir dönemin gelmesi dövizi ateşini düşürür.” tezini savunuyor mesela.
Ara senaryoları dillendiren uzmanlar da var elbette.
Peki bu kadar çok varyasyondan hangileri öne çıkabilir?
Öncelikle net bir tabloya dikkat çekelim.
Son bir kaç aydır vatandaşın yatırımları döviz yöneldi.
Döviz tevdiat hesapları da rekora gidiyor haliyle!
Seçim kaynaklı bir tedirginliğin yansıması olarak değerlendirilebilecek bir gelişme.
Ancak yeni kur rekorları bekleyerek döviz stoklamayı gerektirecek bir manzara en azından 31 Mart’ın hemen sonrası için mevcut değil.
Çünkü ekonomi yönetiminin imkanı olsaydı geçen yıl ağustosta doların 7 TL’yi aştığı günlerde kurlar dizginlenirdi!
Döviz kurlarını belirleyen pek çok iç ve dış faktör var.
Ve artık küreselleşen koşullarda hiçbir ülke kendi başına para biriminin tüm kontrolünü elinde tutma imkanına sahip değil.
Yani öncelikle “dövizi şu an tutuyorlar” argümanı gerçekçi olmaktan uzak!
Diğer yanda seçim faktörünün etken olması için çok olağanüstü sonuçların ortaya çıkması gerekiyor.
Mevcut siyasal manzara da henüz böyle bir sinyal vermekten uzak.
Bu tarz bir beklenti olsaydı şimdiye kadar fiyatlanırdı zaten.
Siyasi açıdan piyasalarda küçük çaplı da olsa bir türbülansın meydana gelmesi; ancak erken seçimin güçlü biçimde gündeme gelmesiyle mümkün görünüyor!
Şimdilik böyle fiyatlamanın olmadığının tekrar vurgulayalım.
Döviz ve faiz açısından varlığı net olan dış risklerin seyri asıl belirleyici konumunda.
S-400 ve küresel riskler
Özellikle bugünlerde kendini hissettirmeye başlayan S-400 füze sistemi alımı; Türk-Amerikan ilişkileri üzerinden piyasaları hırpalama potansiyeli taşıyor!
Doların 5,40 TL’nin üzerine kendini atmasında S-400 meselesinin net bir payı olduğu ortada.
Diğer yanda şimdilik ılıman sinyaller veren Amerikan Merkez Bankası Fed’in yılın son aylarında şahin tutumla doları güçlendirmesi potansiyeli de mevcut.
Fed’in elini bağlayan unsurlardan biri ise Türkiye’nin de ihracatını tehdit eden küresel ticaretteki durgunluk!
Özellikle Çin ve Almanya gibi devlerin büyüme performanslarındaki kayıplar çok yönlü olarak piyasalarımıza da yansıyabilir.
Dolayısıyla piyasalarımız özellikle döviz ve faiz açısından daha ziyade dışa duyarlı bir görünümde.
İç ve dış olumsuz senaryoların aynı anda gelmesi halinde ise kurlarda ciddi bir baskı oluşabilir.
Ancak, teknik açından mevcut faiz düzeyleri Merkez Bankası stratejileri yüksek oynaklığın önüne geçebilecek potansiyel taşıyor.
Neticede geçen ağustostaki manzaranın yeniden yaşanması pek mümkün görünmüyor.
Yine de zaman zaman yaşanabilecek ataklara karşı hazırlıklı olmakta fayda var.