Genel seçimler kapıda…
Artık gözler sandıktan çıkacak sonuçlara çevrilmiş vaziyette.
Ekonomiyle siyasetin fazlasıyla içiçe geçtiği bu seçim süreci…
Uzun zamandır ilk defa tahmini kolay olmayan sonuçlarıyla…
Yerli yabancı bütün aktörleri etkiliyor!
Haliyle seçim sonuçlarını öngörüp ona göre piyasalarda pozisyon alma gayreti ön planda.
Ancak, sadece 7 Haziran gecesi ortaya çıkacak vekil dağılımıyla…
Ekonominin geleceğinin netleşmesi de mümkün görünmüyor.
Hükümet oluşumuyla birlikte ekonomi yönetiminin nasıl şekilleneceği...
Kritik konulardan biri!
Elbette uygulanacak politikaların netleşmesi de önem taşıyor.
Çünkü…
İktidara kim gelirse gelsin işi kolay değil.
Çözüm bekleyen siyasi ve sosyal sorunların ötesinde…
Ekonomik cephede ciddi bir mücadele zorunluluğu Türkiye’yi yönetenlerin karşısına dikilecek!
2001 krizi sonrasında atılan makro temellerin sayesinde…
Türkiye, küresel krize, siyasi gel-gitlere ve çok sayıdaki seçime rağmen…
Ekonomik depremleri genelde hafif bazen de orta dereceli hasarlarla atlatmayı başardı!
Ancak, Türkiye ekonomisinin son birkaç yıldır eski performansından uzaklaştığı da bir gerçek.
Neden mi?
Nedenleri uzun bir liste oluşturuyor!
Ama özünde…
Siyasetin gölgesinde fazlasıyla kalan ekonomi…
Dıştan esen rüzgarların da sertleşmesiyle…
Kronikleşme eğilimi gösteren düşük büyüme dönemine girmiş vaziyette.
Yıllardır yüzde 2 ila yüzde 4 aralığında gidip gelen bir milli gelir artışı yaşıyoruz!
Son 2 yıldır doların rekor serisine başlamasıyla da…
Dolar bazlı büyüme rakamı yerinde sayar hale geldi.
Oysa nüfus artış hızı ve genç nüfus dikkate alındığında…
Yüzde 5 ve üzeri milli gelir artışlarına ihtiyacımız olduğu net biçimde ortaya çıkar!
Bu büyüme hızlarını yakalayamadığımız sürece…
Refahın istenilen düzeylere çıkması da…
Çift hanelere demirleyen işsizlik oranının gerilemesi de mümkün olmaz.
Milli mücadele ihtiyacı
Üstelik büyümenin döviz dengesi açısından mecvut halinden çok daha verilmi bir yapıya kavuşması da şart!
İthalata dayalı büyümenin cari açık yoluyla başımıza vurduğu darbelerin sayısı az değil.
İhracatı, çakılıp kaldığı 160 milyar dolar civarından çekip çıkarmak…
Türkiye adına en önemli zorunluluklardan biri!
Yoksa döviz açığını frenlemek için ya şimdi olduğu gibi…
Büyüme hızından feragatta bulunmak zorunda kalırız.
Ya da petroldeki ucuzluğun ilelebet sürmesi için dua ederiz.
Dünyadaki ekonomik gidişatı da dikkate aldığımızda…
Tüm toplum olarak; adeta bir milli mücadele modunda ekonomiye sarılmamız gerektiği ortaya çıkıyor.
Sözün özü; yeni bir sıçrama dönemine ihtiyacımız olduğu aşikar!
Çünkü patinaj yapan milli geliri artıramazsak…
O meşhur orta gelir tuzağından ömürbillah kurtulamayız.