Hasan Ali Çavuş
Hasan Ali Çavuş

Batı Trakya Türkünün direnişi ve Dr. Sadık Ahmet…

Köşe Yazısını Dinle

Osmanlı’nın güç kaybetmesiyle büyük acılar yaşamaya başladılar.

Savaşlar, çete baskınları…

Tarifsiz işkenceler, tecavüzler, cinayetler, dağa kaldırılmalar, gasplar, evlerin yakılması…

Kısacası…

Akla gelebilecek ne kadar kötülük varsa hepsi ile yüzleştiler.

En büyük acıyı ise ay yıldızlı bayrağın yerine ata topraklarında farklı bayrağın dalgalanmaya başlaması ile yaşadılar.

***

Söz konusu bayrak olunca hemen harekete geçtiler.

1913 yılında tarihteki ilk Türk Cumhuriyeti olan Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ni kurdular.

Ancak çok geçmeden İstanbul’dan gelen acı haberle yıkıldılar.

Direnseler de…

Saray’ın kararı karşısında yapabilecekleri bir şey kalmamıştı.

Önce…

Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında imzalanan İstanbul Anlaşması ile Bulgaristan’a…

Ardından…

Bulgaristan ile Yunanistan arasında imzalanan anlaşma ile de Yunanistan’a bırakıldılar.

Atılan imzalara göre…

Yaşamları, malları, dinleri ve gelenekleri güvence altına alınacak ve Yunan kökenli vatandaşlarla aynı haklara sahip olacaklardı.

***

Yıllar geçti…

24 Temmuz 1923 yılında Lozan Anlaşması imzalandı.

Burada da, anavatan Türkiye’nin güvencesiyle önemli haklar verildi Batı Trakya Türk Azınlığı’na…

Yeni döneme uyum için mücadele sürerken işler yine karıştı.

Bölge bir kez daha savaşların ve çetelerin merkezi oldu…

Yakınları katledildi, evleri kundaklandı, mallarına mülklerine el konuldu…

Türk Azınlık, her şeye rağmen yeni bir sayfa açtı.

Türkiye ile Yunanistan arasında esen barış rüzgarları en çok onları mutlu etti.

Azınlık liselerine bile kavuştular.

***

1967 yılında Yunanistan’da Albaylar Cuntası ile Batı Trakya’nın üzerini yeniden siyah bulutlar kapladı.

Bir anda Kıbrıs karıştı.

Bu gelişme, Batı Trakya Türkleri için milat oldu.

Emanet edildikleri ülkede düşman muamelesi görmeye başladılar.

Akla hayale gelmeyecek baskılarla karşılaştılar.

Onlar artık asırlardır yaşadıkları ata topraklarında istenmiyorlardı.

Azınlık hakları bir yana vatandaşlık haklarından da mahrumdular.

Evlerini tamir etmelerine bile izin verilmiyordu.

Ehliyet almaları olanaksızdı.

Köyleri polis kuşatması altındaydı adeta…

İşyeri açma izni verilmiyor, mevcutlar da kapatılıyordu.

Hatta dağ köylerine giriş çıkış izne tabi olmuştu.

Çocuklarının ilkokuldan sonra eğitimlerine devam etmesi neredeyse imkansızdı.

Tarlaları çeşitli bahanelerle kamulaştırılarak elleriden alınıyordu.

Kısacası…

Atina, açık açık Türk Azınlığa ‘gidin bu ülkeden’ diyordu.

Anavatan’a ve Avrupa’ya göç hızlandı.

***

80’li yıllara gelindiğinde…

Etnik inkarla karşı karşıya kaldılar.

Okullarının tabelalarından kazınan ‘Türk’ ifadesi, kalplerinden de silinmek isteniyordu.

Bıçak kemiğe dayanmıştı.

Buna izin vermeleri imkansızdı.

Direniş zamanı gelmişti.

***

Organize olmaya başladılar.

Önemli isimler onlara önderlik ediyordu.

Aralarında biri çok dikkat çekiyordu.

Onun adı Dr. Sadık Ahmet’ti.

Azınlık cesur, yiğit, bilgili bu evladını kısa sürede bağrına bastı.

Peşinden koşmaya başladı.

Sadık Ahmet de en önemli adımı attı.

1985’te Batı Trakya Türklerinin sesini uluslararası kamuoyuna duyurmak için imza kampanyası başlattı.

Takvim yaprakları 29 Ocak 1988’i gösterdiğinde, Türk Azınlık onun ve arkadaşlarının önderliğinde akın akın Gümülcine’ye yürüyerek ‘Artık Yeter’ diye haykırdı.

***

Dünyanın gözü artık Batı Trakya’daydı…

1989’da Dr. Sadık Ahmet’in, Yunanistan’da Batı Trakya Türklerinin oylarıyla seçilen ilk bağımsız milletvekili olması dikkatleri bir kez daha bölgeye çekti.

Sadık Ahmet Yunanistan Meclisi’ni de sallıyordu…

Atina’nın keyfi iyice kaçmıştı…

İlk olarak, yüzde 3 barajı ile Türk Azınlığın bağımsız milletvekili seçmesi engellendi.

Batı Trakya Türk Azınlığı da, takvim yaprakları 29 Ocak 1990’ı gösterdiğinde, iki yıl önceki tarihi yürüyüşü anma programı düzenledi.

Ancak Yunanistan bu defa çok acımasız davrandı.

Tahrikler ve yalan haberlerle ırkçı gruplar harekete geçirildi, Yunan polisi izlemekle yetindi.

Türklere ait işyerleri yağmalandı.

Çok sayıda Türk dövüldü.

O tarihten bu yana, Batı Trakya Türkleri 29 Ocak’ı ‘Toplumsal Dayanışma ve Milli Direniş Günü’ olarak anıyor…

Bugün de 29 Ocak.

Batı Trakya Türkleri dünyanın her yerinde etnik kimlik inkarına karşı yine ‘Türküz’ diye haykırıyor.

***

Yalnız bu yıl farklı bir durum söz konusu…

24 Temmuz 1995’te soru işaretleri ile dolu bir trafik kazası sonucu yaşamını yitiren Batı Trakya Türklerinin efsane lideri Dr. Sadık Ahmet’in sinema filmi vizyona giriyor.

Yarın İstanbul Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde filmin galasında olacağız kısmetse…

Gururlanacağız, duygulanacağız…

Özel gecenin sonunda da…

Dr. Sadık Ahmet’in şu sözlerini, Gümülcine’den İskeçe’ye, İstanbul’dan Ankara’ya, Atina’dan Brüksel’e, Helsinki’den Bakü’ye, Tanrı Dağları’ndan Kerkük’e, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Selanik ve Atina’ya kadar her yerde yankılandıracağız…

“Ben Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak suç ise, tekrar ediyorum: Ben bir Türk’üm ve öyle kalacağım.”

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X