Belçikalı yazar Georges Simenon 1903’de Belçika’da doğmuş, 1989’da İsviçre’de ölmüştür. Günde bir sayfa yazan Kazuo Ishiguro, Orhan Pamuk gibi yazarların dünyasında George Simenon günde 60 ile 80 sayfa arasında yazmasıyla dikkat çekmiştir. Bunun içindir ki, 200 roman, 150 novella (uzun hikaye) yazmayı başarmıştır. Bu yönüyle 20. yüzyılın en üretken yazarlarından biridir. Bizde de Enis Batur kitapyurdu.com’da kayıtlı 204 eseriyle başı çeker. George Simenon en çok, kahramanı komiser Maigret olan 75 polisiye romanı ve 28 novellasıyla tanındı.

Simenon’dan okuduklarım içinde beni en çok etkileyen “Quartier Nègre” (Zenci Mahallesi) oldu. Bazı kitaplar vardır hiç unutulmazlar, bu da onlardan biri. Simenon’un kitabını Fransızca’dan okudum. İnternette araştırdım, kitabın ne Türkçe ne de İngilizce çevirisi var. Böyle bir kitabın bu iki dile çevrilmemesi çok tuhaf ve anlaşılmaz bir şey. Kitap hüzünlü ve içe işleyen bir hikayeye sahip. Yeni evli bir Fransız mühendis çift, 1930’lu yılların başında bir maden ocağı işleten firmada çalışmak için Panama’ya giderler. Ne var ki ocağı işleten şirket iflas eder ve çift ortada kalır. Çiftin ellerindeki para kısa sürede tükenir. Kadın (Germaine) bir otelde kasiyer olarak iş bulur ve orada yatıp kalkar. Kocasının (Dupuche) otelde kalmasınaysa izin verilmez. Ayrı yerde yaşama, zorunda kalma, Germaine ile kocası Dupuche arasında bir soğukluğa yol açar. Yaban ellerde yalnız ve işsiz kalan Dupuche teselliyi içki kadehlerinde arar. Otel sahibinin akrabalarından genç bir adam Germaine’e göz koyar. Bu arada Dupuche sosis satarak geçimini sağlamaya çalışır ve zenci mahallesinde bir ev tutar. Orada Veronique adlı on beş yaşında bir zenci kıza tutulur ve birlikte yaşamaya başlarlar. Bir beyazın bir zenciyle birlikteliği Panama’da yaşayan Fransız vatandaşlarınca hoş karşılanmaz. Aynı şekilde zenciler de kendilerinden birinin bir beyazla yaşamasına tepkilidirler. Kendisini aldattığını düşündüğü karısından intikam almak için mi bir zenciyle yaşar Dupuche? Orası pek belli değildir ama belli olan şey zenci kız Veronique’in onu bayağı etkilediğidir. İlerleyen aylarda Dupuche, Panama şehrinden ayrılır ve Colon adlı şehre gider, orada önce rehberlik yapar, daha sonra da bir gemiye girer. Zenci kız hep onun yanındadır. Ayrı şehirlerde yaşamak Fransız çiftin arasının daha da açılmasına sebep olur. Karısı Germaine uzun bir aradan sonra bir gün onu görmeye gelir. Geçen zaman içinde kadının durumu iyiye gitmişken kocası perişan bir durumdadır, fena halde çökmüştür. “Ne olacak bizim durumumuz?” diye sorar Germaine. Adamın buna cevabı “boşanalım!” olur. Oysa kadın evliliklerini kurtarmaktan yanadır ve ona birlikte Fransa’ya dönmeyi önerir; çünkü kocasının durumunu bir türlü içine sindiremez ama Dupuche kabul etmez karısının önerisini. Bir süre sonra da zenci Veronique’den bir çocuğu olur. Ardından kötü bir hastalığa tutulur Dupuche ve ölümcül bir hale gelir. Karısı bir kez daha onu ziyaret eder ve yine birlikte yaşamayı önerir. Adamın cevabı bir kez daha “hayır”dır ve ona sevdiği adamla evlenmesini söyler! Kadının artık yapacağı bir şey yoktur. Dupuche, on yıl sonra öldüğünde geride Veronique’den doğan altı çocuğu kalır. Fransa sahillerinden ayrıldıklarında bu genç mühendis çift, kendilerini böyle bir geleceğin beklediğini hiç akıllarına getirebilirler miydi?..
Günümüz dünyasında buna benzer şeyleri yaşayanların sayısı 1930’lara göre daha çoktur diye düşünüyorum…