Darbeler her zaman getirdiklerinden çok daha fazlasını götürürler. 27 Mayıs kendini bu ülkenin esas sahibi görenlerin bir neticesidir. Görünen, algılanan bu olmasına rağmen perde arkasındaki hesaplar çok farklıdır. Perde arkasının başaktörü CİA’dır. Dışişleri Eski Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil hatıratında şunu söyler, mealen:” Siz CİA’ya çalışırsınız ama çalıştığınızın farkında olmazsınız.”
27 Mayıs’ın başaktörü ordu görünüyordu ancak profesör ve hukukçular darbeyi teşvik ediyorlardı. Siyaset de darbeye çanak tutmuştu. O dönemde neşriyat yapan Akis dergisi zemin hazırlıyordu.
27 Mayıs hareketine MBK üyesi olarak katılmış ve 14’lerin içinde yurtdışına gitmiş olan Orhan Erkanlı, İNÖNÜ,” Şartlar tamam olursa ihtilal meşru olur” dedi. Bu bize büyük rahatlık sağladı.” İsmet Paşa bizim yanımızda olmasa bile bize karşı olmaz” diye düşündük…
Erkanlı,” Biz ilk günden itibaren ihtilâlin adaletine yön verecek hukuki temellerin atılması için, memleketin tanınmış hukukçularını davet ettik. Yassıada’daki soruşturma ve yargılama esaslarını bu hukukçuların meydana getirdiği kurul tespit etmiştir.
“Hukukçularla yaptığımız temaslarda, şöyle bir durum ortaya çıkmıştır. İlim adamları şiddet ve şürat taraftarı idiler. Meseleyi daha ziyade ihtilal hukuku çerçevesi içinde mütalaa ederek, klasik hukuku ihmal ediyorlardı.
Halk Partisi’nin yaptığı muhalefet neticesinde ihtilal meydana geldi diyor Erkanlı. Yani bir taraftan Demokrat Parti yönetimini rayından çıkardılar, bir taraftan da devamlı muhalefetle halkoyunu ve orduyu hazırladılar.
Erkanlı: Mesela o zaman Akis dergisi çıkardı. dergi deyip geçmeyin. Biz bu Akis dergisini hep okurduk. Biz derken yalnız örgüt değil, orduda da çok okunurdu. Ve derginin kendine mahsus bir usulü vardı. Mesela merhum Polatkan’ın, Fatin Rüştü Zorlu’nun asılma sebebinin başlıcası, Akis’in bu neşriyatıdır. Çünkü o kadar bunların aleyhinde yazmıştır ki, biz de daha işe başlarken bunları zaten mahkhûm etmiştik kafamızda.
Binaenaleyh, Halk Partisi ve Halk Partisi’nin organları, bu ortamı meydana getirdikten sonra, İsmet Paşa’nın beyan ettiği gibi” şartlar tamam olur; ihtilal meşru olur” dedikten sonra,yani bize bir nevi meşru fetvasını verdikten sonra, “ Biz bunun ne içindeyiz, ne dışındayız” diyerek kendini kenara çekmesi bizi üzdü.
Merhum Menderes’e Yassıada’da yapılan işkencelerin haddi hesabı yoktur. Burada yerimiz olmadığından değinmeyeceğim. Ama 27 Mayıs, Aydın Menderes’in ifadesiyle Türk siyasetinin Kerbela’sıdır. O gün bugün siyasette ve basında 27 Mayıs sürecini hatırlatan ifade ve yazılara rastlanıyor.
Siyasete baktığımızda CHP geçmişte Menderes’e de Özal’a da ‘diktatör’ demişti. Şimdi aynı ifadeyi Erdoğan için kullanıyor.
Kurulan kumpas ve iftiraların sonu gelmeyecek gibi duruyor. Şunu hiçbir zaman unutmamalıyız: Dün bugünün içinde bugün de yarının içinde gizlidir. Tarih bize bunu öğretiyor.
Bugün hukuk yoksulluğundan söz edenler, hukukta daha iyi olduğumuz bir dönemi söylesinler.