Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Bir Neyzen Tevfik geçti bu dünyadan

1879’ da Bodrum’da doğdu, Ocak 1953’te İstanbul’da vefat etti. Mehmet Akif’ten Farsça öğrendi. İzmir, Galata ve Kasımpaşa Mevlevihanesi’ne devam etti. 1902 yılında Bektaşi dervişi oldu. Mehmet Akif’in dostuydu. Şair Eşref ve Tevfik’ten etkilendi.

Ömrü hayatında hiç kimseye minnet etmedi. Krallara dahi minnet etmeyen biriydi. Ney üflemenin üstadı ve hiciv ustasıydı.  Hakkına şahit olunup anlatılan birçok olay, mesele vardır, bunlarda biri:

1950’lerin başında bir gece Beyoğlu meyhanelerinden birine, elinde bir ney muhafazası taşıyan 25-30 yaşlarında iyi giyimli bir genç girer. Şöyle etrafı kolaçan ettikten sonra, boş bulduğu bir masaya ilişip havalı bir el hareketi ile garsonu çağırır; Şşşt, bakar mısın buraya?

Garson seyirtir hemen masaya doğru; Buyurun beyim? Bir Fahrettin Kerim bana. Biraz buz, az da badem. Fahrettin Kerim, o zamanın İstanbul valisinin adı ile anılan minik rakı şişesi.

Garson, ‘Başüstüne beyim.’

Sipariş gelmeden daha mekânın sahibi gelir masaya; ‘Delikanlı bakar mısınız?’

-‘Buyurun.’

-‘O masadan kalkmanızı rica edecektim, şu arkadaki masaya alsak sizi?’

-‘Ne münasebet efendim, boştu masa ben geldiğimde.’

-’Üstadın masasıdır buraya gelen herkes bilir, kimse oturmaz!’

Delikanlı ‘Ne üstadı imiş bu?’

Patronun gözü masadaki neye ilişir ve gözüyle işaret eder; ‘Üstad Neyzen Tevfik’i tanıyor olmalısınız.’

Delikanlı, ‘Ben benden başka üstad tanımam. Benim üstad diyeceğim adam bu aleti benden iyi üflemeli…’

Patron sinirlenmeye başlar, iki de fedai hareketlenir masaya doğru. Tam o sırada, az önce meyhaneye girip tartışanların haberi olmadan duruma şahit olan Neyzen Tevfik el eder, patrona “bırak kalsın” anlamında. Ne de olsa son demleridir artık hayatının, durulmuştur artık gençlik ateşi. Yavaşça ilişir arkadaki boş masaya, bir Fahrettin Kerim de o söyler. Az da badem.

Delikanlı ikinci şişeyi de bitirdikten sonra, neyi çıkarır muhafazasından, dudaklarına götürür. Patron dayanamaz acele seyirtir masaya; ‘Delikanlı ayıp yahu, üstadın yanında… Her şeyin bir edebi, usulü var yahu!’

Arka masadan kısık bir ses duyulur; ‘Şşşt, bırak efendi tamamdır.’

Patron üstada hürmeten, geri geri çekilir karanlığa doğru. Delikanlı başlar bir taksim üflemeye. Herkes bırakır çatalı, bıçağı, kadehi kulak kesilir. Ustadır delikanlı hakikaten. Ustadır da, çok tizden girmiştir, hem caka satma merakı, hem de içkinin tesiri ile tıkanır kalır…

Tam fısıltılar başlamışken, ilahi bir ney sesi duyulur üstadın masasından. Delikanlının çıkamadığı perdeden almış, devam etmektedir. Şaşırır delikanlı, hem zordur o perdeye çıkmak hem de alıcı gözle baktığı halde, ney görememiştir üstadın elinde o ana kadar. Arkasına döner bakar.. Gördüğü yeter ona. Alel acele kırmızı bir suratla çeker gider.

Üstadın elinde ney değil, boş bir Fahrettin Kerim şişesi vardır, ona üflemektedir ney yerine.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X