Evveliyatı bir kenara koyarak Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra terör,şiddet ve savaşı anlamak için Churchill’in şu doktrini yeterli olabilir: “ Zengin ve güçlü olanların, çoğu zaman şiddet ve terör yoluyla elde etmiş olduklarının keyfini huzur içinde sürmeyi talep etmeye her türlü hakkı vardır; sükunet içerisinde acı çekmeye devam ettikleri müddetçe geriye kalan herkes görmezden gelinebilir, fakat şayet dünyayı yönetme hakkına sahip olanların işlerine burunlarını sokmaya kalkarsa, bu güç içeriden sınırlanmadıkça- haklı bir gazap ile insanların üzerine salınacaktır.”
İngiltere’nin Sömürge Bakanı ve Başbakanı olan Wiliam Churchill derin bir tecrübe ile bunları söylüyor. Çünkü Birinci Dünya Savaşı’ndan önce İngiltere dünyanın en büyük sömürgeci devletiydi.
Demek ki dünyada gelişen iç savaşlar, terör örgütleri, güçlü devletlerin kendi rahatlarının sürmesi için birer aparat olarak kullanılıyor. Amaç güçlü ülkelerin refah içinde kalmalarını sürdürmek.
Batı zihniyetini bundan iyi izah edebilen var mıdır? Bin iki yüz kilometre uzaktan gelip Ortadoğu’da bulunmanın asıl sebeplerinden biri buymuş meğer. Yani güçlü olanlar huzur ve refah içinde yaşayacak, bu yaşamı sürdürmek için sömürecek, sömürmek için de çeşitli bahanelerle diğer ülkelerin üzerine çullanacak ve de bunu kendine bir hak olarak görecektir.
Sömürülen ülkeler sükunet içerisinde acı çekmeye devam edecektir. Fakat şayet dünyayı yönetme hakkına sahip olanların işlerine burunlarını sokarlarsa gazaba uğrayacaklardır. Gazap!
Gazap, kelime anlamı; öfke,darılma. Mir-i gazap= cellat. Yani deniyor ki sömürülen toplumlara, siz sükunet içinde kalmazsanız darılırız ve bütün öfkemizle üzerinize geliriz. Hani demokrasi vardı, hani insan hakları vardı? Demek oluyor ki bu kavramlar büyük birer aldatmaca.
Batı son üç yüz yıldır kuralları kendi koyan, oyunu bu kurallar üzerinden oynayan bir yapı. Kuralları koyma hakkını sadece kendinde gören ve ayrıca istediği her an bu kuralları değiştirme hakkına sahip olduğunu iddia eder. Geri kalan sükunet içinde oyunu oynar. İtiraz hakkı sıfırdır. Zira Batı dışında kalanlar ne gelişmiş ne de güçlüdürler.
Bir toplumda itiraz sesleri yükselmeye başlayınca ve bu güç içeriden sınırlanmayınca haklı bir gazap insanların üzerine salınacaktır demek, her ülkede kendi taraftarlarının yaratılması demektir. Yani her toplumun içinde bizim müreffeh yaşam haklarımızı savunacak, kendi toplumu ile değil, bizimle birlikte hareket edecek gruplar, oluşumlar, sistemler, kültürler yaratmaktır.
Batı bu hususta yeterince başarılı olmuştur. Bunun en güzel örneğini Mısır darbesinde görürüz. Daha nice örnekler verilebilir ya Mısır yeter.
Mazlumun zalimden öç alacağı gün, zalimin mazluma zulmettiği günden daha çetindir. Adalet, her şeyin üstündedir.
Çivisi çıkmış dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şey, adalettir.