Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Geçmişten bugüne Avrupa’nın Türk imajı

Avrupa, Türkleri İstanbul’un fethinden dolayı hiçbir zaman affetmedi. Bizans’ın gözdesi, Doğu’nun Roma’sı İstanbul’un kaybı, fetih tarihinden yüzlerce yıl sonra öfke, hüzün ve serzenişle hatırlanmaya devam edecektir ve bu durumun daha ne kadar devam edeceği belirsizdir. Türkiye’yi 1963’ten beri Avrupa kapısında neden bekletiyorlar dersiniz.

Avrupa’nın siyaset tarihine bakıldığında bütün şekillenmelerin merkezinde Türk vurgusu vardır. Yani bugün de olduğu gibi Türklerle korkutma. Birleşmeler, ayrışmalar, suçlamalar, taraftar toplamalar, taht kavgaları, her türlü siyasi rekabet ve çekişmelerde istisnasız Türk vurgusu vardır. Avrupa Parlamentosu’ndan 37’ye karşı 479 oyla geçen, Avrupa Birliği’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini durdurması yönündeki tavsiye kararı, Avrupa’da Türklere bakışın dünden bugüne değişmediğini gösteriyor. Bizim Avrupa hayranı ecnebiler kabullenmezler ama böyle.

Shakespeare, Beşinci Henry oyununda İngiliz Kralı Henry, Fransız Kralı’nın kızı prenses Katherina’le evlenmek ister. Amaç iki ülkeyi birleştirmektir. Zifaf gecesinin iki kutsal gün arasında olmasını planlayan Henry, Katherine’e amacını doğrudan ve açıkça söyler: “Sen ve ben, Aziz Danis ile Aziz George günleri arasında, yarı Fransız, yarı İngiliz bir çocuk vücuda getirmek ve (o çocuk) Kostantiniyye’ye (İstanbul’a) gidip Türk’ü sakalından yakalasa.”

Despotizm kelimesini ilk defa 1748’de Kanunların Ruhu adlı eserinde kullanan Montesguieu’ye göre, bu rejimde “hiçbir kanuna ve kurala bağlı olmayan bir tek kişi, her şeyi kendi iradesine ve kaprislerine göre yönetir.” Asya’da yaygın olan bu yönetim biçiminin tarihteki en belirli örneği ona göre Osmanlı devletiydi. Alman düşünür Herder de, Montesguieu’nun izinden gider ve Türklerin despotik bir düzene sahip olduğunu söyler.

Bu temelsiz ve abartılı iddialara cevap beklenmedik bir kalemden Voltaire’den gelir. 1756 tarihli “Töreler Üzerine Deneme” adlı eserinde Voltaire, Türk despotizmi kavramına şiddetle karşı çıkar: “Yanlış! Burada Türk hükümetinin despotik adı verilen saçma bir yöntem tarzına insanların hepsinin sultanın kölesi olduğu, kendilerine ait hiçbir şeyleri olmadığı, canlarının ve mallarının efendilerine ait olduğu konusundaki önyargıyı yıkmam gerektiğine inanıyorum…” Büyükelçi Ogier de Busbeeg, Montasguieu ve Voltaire’den iki asır önce bu konulara değinmiş ve Avrupalıların Türk kültürünü ve İslamı daha kolay anlaması için çeşitli mukayeselerde bulunmuştur. Şu tespiti yapar:  Avrupa’da yaygın olan “aristokratlar”, kralların despot olmasına engel olur; bu yüzden aristokrasi sınıfı gereklidir” iddiasını temelsiz bulur. Ona göre Osmanlı devleti, böyle bir sınıfın çıkar ve taleplerine mecbur olmadığı için halka daha adil davranabilmektedir. Tarih her ne kadar geçmişte kalmışsa da bugüne ışık tutar. Tarih bilgisi ve şuurundan yoksun toplumlar savrulurlar.

Olay Medya’ya teşekkür

Birkaç gün evvel hızla yaygınlaşan uyuşturucu belasını kamuoyuna duyurmak için yapılan bir etkinlikte, Olay Tele-vizyonu naklen yayın yaparak büyük bir görev ifa etti. Daha sonra Mustafa Özdal, Dr.Taner Ödemiş’le konuyla ilgili bir mülakat yaptı ve Olay gazetesinde tam sayfa olarak yayımladı. Böyle bir konuyu gündeme taşımaktan dolayı çok olumlu telefonlar aldık. Bu önemli konuya gösterdiği hassasiyetten dolayı Olay Medya’ya, İsmail Öztat ve Mustafa Özdal’a teşekkür ediyoruz.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X