Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Irak ve Suriye’de neler oluyor?

Irak ve Suriye’de ne oluyor sorusundan maada, buraları DAEŞ’ten temizlendikten sonra ne olacağı sorusu çok daha anlamlı ve yerinde olacaktır. Yaratılan bu terör örgütünün 86 ülkeden oluşan bir koalisyon karşısında barınması imkân dışı. Burada asıl düşündürücü olan başta ABD olmak üzere koalisyon içinde yer alan kimi ülkelerin bu coğrafya ile ilgili arka planlarıdır.

Son yirmi yıldır süren uluslararası terörizme karşı savaş sloganı güncel çatışmanın dünya üzerindeki yeni tanımıdır. Ancak ilginç olan terörizmle savaşın kararını alan aktörlerin bizatihi kendilerinin terör üretiyor olmalarıdır. Tarihe bakınca bunu kolayca ve açıkça görebiliyoruz.

Uluslararası sistemin ciddi anlamda yaralanmış olması, hegemonya için kürenin her yanını kendine göre düzenlemek isteyen ABD’nin uzun zamandır Asya Pasifik bölgesine eğilmek istemesine Avrupa’nın hegemonyasından vaz geçmek istememesi, Ortadoğu’nun da beklenen istikrarına kavuşmasını engellemektedir.

ABD’nin Ortadoğu’da bulunması ve Avrupa’yı peşinden sürüklemesinin temelinde yatan gerçek ABD’nin enerji ihtiyacından değildir. ABD’nin hedefi enerjiyi kontrol altında tutup enerjinin uluslararası pazarlanmasında doların hâkimiyetini korumaktır. ABD’nin küresel güç olmasında ve bu gücün korunmasında doların önemi başat rol oynar.

Avrupa’nın gözü bu coğrafyada yatan enerji zenginliğindedir. İngiltere ve Fransa’nın biraz da Almanya’nın yüz yıl evvel bu coğrafyadaki mücadeleleri bugünün mücadele sebebiyle aynıdır. Sadece Türkiye kendi sınır güvenliği nedeniyle mücadele vermekte ve bu coğrafyanın istikrarını istemektedir.

Türkiye, gerek Suriye gerek Irak’ta sınır güvenliğini korumanın çabası içinde. Türkiye’nin Irak sınırı dağların tepesinden çizilmiştir. Suriye sınırı da yapaydır. Dolayısıyla Irak ve Suriye’de her türlü istikrarsızlık sadece Türkiye’yi sıkıntıya sokar. Türkiye bu durumu dünyaya haykırırken diğer taraftan güç kullanarak sınırlarını korumaya çalışmaktadır.

ABD’nin Irak ve Suriye’de hatta Yemen’de oynadığı oyun tehlikelerle doludur. Bu oyun yeni değildir. 1918’de savaş bitti zannedilirken Amerikalılar savaşı yeni başlatıyordu. En ciddi hedef ise Musul’du. Musul ve Bakü’deki petrolleri tek başına İngilizlere bırakmak istemeyen J.P.Morgan ve Rockefeller gibi Amerikan işadamları ABD Başkanı Woodrow Wilson’a “ Wilson Prensipleri” denilen fermanı yayınlattı. İstanbul’da Wilson Prensipleri Cemiyeti kuruldu. İngiliz karşıtı birlikler hazırlandı.

Musul bizim Misakı Milli sınırlarımız içindeydi. Musul’un elden çıkmasıyla ileride başımıza nelerin gelebileceğini en iyi bilenlerden biri de Mustafa Kemal’di. Mustafa Kemal Musul’u mutlak almak istiyordu ve bu iş için Cafer Tayyar Paşa’yı görevlendirdi ama çeşitli saiklerle bu iş olmadı. Bunun hikâyesi ayrı ve uzun.

Türkiye 5 Haziran 1926’da imzaladığı Ankara Anlaşması’yla Musul meselesine bir virgül koydu. 1927’de yapılan anlaşmalar Irak petrollerinin 75 yıllık imtiyazını kapsıyordu. Ayrıca içinde Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan, Kuveyt gibi ülkelerin yer aldığı rejimlerin kimin tarafından yönetileceğini de… 75 yıl sonra 2002’de ABD Başkanı G.Bush ve İngiltere Başbakanı T.Blair Irak’ı tekrar işgal kararı aldılar.

Bugün bu coğrafyada çeşitli oyunlarla tekrar bir işgal hareketi vardır. Buna karşı çıkan tek ülke Türkiye’dir. Batı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı neden sevmediği açık değil midir? 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X