Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Modernliğin Ahlak Bunalımı

Köşe Yazısını Dinle

Düşüncenin modern dönemde hızla değiştiği, geleneksel inanç, değer ve ilkelerin sorgulanarak yerine yenilerinin konulduğu dünyada bu değişimlerden en büyük payı ahlakın aldığı ileri sürülebilir. Bugün ahlaki hayatımızda hüküm süren belirsizlik, karmaşa ve gerilim aynı zamanda ahlak düşüncemizde ufuk daralması şeklinde yaşanmaktadır. Mclntyre’nin ifadesiyle ahlak konusunda hem teorik hem de pratik kavrayışımızı, büsbütün değilse de büyük ölçüde kaybetmiş bulunuyoruz. Başka bir ifadeyle bugün tek değil, çifte ahlak bunalımı; yani hem ahlak teorisi hem de ahlaki yaşam bunalımı yaşamaktayız.

Bunun ötesinde yaşanan dramatik değişimlerin ortaya çıkardığı sorunlarla ne geleneksel ahlak sorunları ne de geleneksel felsefi etikler baş edebilmektedir. Daha açık bir ifadeyle geleneksel ahlak ya da değerlerin mevcut halleriyle yeni durumların ortaya çıkardığı sorunlara etkin bir şekilde hitap edebilecek nitelikte olmadığı görülmektedir.

Modernliğin meydan okuyucu özelliğinin, bütün insanlığın hikayesini yeniden yazması olduğu söylenebilir. Zira o, insanlığı medeniyet birikimini bir anda unutturmuş ve tüm hikayeyi yeniden yazmıştır. Bugün artık her şeyi modern içinden, modern ile anlıyoruz ve anlamlandırıyoruz. Bugün modernlik, diğer tüm uygarlık kalıntıları üzerinde yaşayan toplumları da cazibe halesi içine alarak ve etkileyerek, “ dünya uygarlığı” haline gelmeyi başarmıştır. Bu başarı, onun bizatihi bir “insanlık hali” olma niteliğini belirginleştirmiştir. Her toplum, geç kaldığı modernleşme vagonuna bir biçimde atlayabilmenin, kendine özgü   modernleşmenin yollarını aramaya başlamış ve yönünü modernleşme tarafına çevirmiştir. Ancak bu başarılar, madalyonun yalnızca bir yüzünü yansıtmaktadır. Modernleşmenin diğer yüzü, skandallar ve sıkıntılarla doludur. Geçmişe ait tüm anlamları ve hafızayı unutma ya da yok etme kaygısıyla çıkılan bu yolculuğun insanlığı “bunalımlar”ın,” tıkanmalar”ın, savaşların, kaosun, çelişkilerin, belirsizliklerin tam ortasına bıraktığı görülmektedir. Açıktır ki, insanlık sadece bir kültürün yaşadığı bunalımın, bütün kültürlerin yaşadığı bir bunalıma dönüşmesine ilk kez tanık olmaktadır.

Modernlik, bir uygarlık projesi olarak Rönesans ve Reformasyon’la başlayan ve aydınlanma düşüncesiyle kıvamını bulan, hayatın her alanına nüfuz eden, insan davranışlarını, insanın diğer insanlarla, varlıklarla ve kurumlarla ilişkilerini tanzim eden düşünceye işaret eder. Bu düşünce, insanlığın o ana kadar tevarüs ettiği değerlerden kopuşu, Antik Yunan düşüncesinin yeni şekillerde yeniden icat edilmesini temsil eder.

Modernliğin insanı hayatın merkezine yerleştirerek; onu her şeyin ölçüsü ve ölçütü olarak konumlandırarak, insanın Tanrı’yla, kâinat’la ve diğer insanlarla irtibatını koparmasına ve onlarla “çatışma”ya dayalı bir ilişki kurmasına yol açtığı söylenebilir. Bu sürecin ortaya çıkardığı köklü varoluş sorunlar/krizleri, insanın iç dünyasının imha edilmesine, dış dünyanın kutsallıktan arındırılarak hakimiyet kurulacak, kontrol edilecek ve sömürülecek bir alan olarak belirlenmesine yol açmıştır. Sonuçta modernlik, insanı,Tanrı’yı, tabiatı, diğer insanları, toplumları, medeniyetleri kontrol ve sömürme fikrine dönüşmekle kalmamış; aynı zamanda, modernliğin ürettiği bilim, teknoloji, kültür ve medya endüstrisi gibi bütün araçları da kontrol ve kolonize edici aparatlara dönüşmüştür. Bundan olacak ki, modern insan kalabalıkların içinde yalnız,endişeli, korkak ve mutsuzdur.

Not: Konu hakkında detaylı bilgi için, Prof.Dr. Celal Türer’in makalesinden- Doğu’dan Batı’ya Düşüncenin Serüveni  ı. Cilt eserinden istifade edilebilinir.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X