Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Nesillerin ruhu

Dünya toplumları içerisinde okuduğunu anlayanlar sıralamasında sonlarda yer alıyormuşuz. Geçenlerde yapılan bir araştırmada ilkokul müdürleri arasında “okuduğunu anlayan” oranı yüzde 37’ye çıkmış! Araştırmayı bakanlık yapmış.

Çoğu zamanlarını televizyon izleyerek geçiriyormuş. Bildiğim kadarıyla televizyon izlemede dünyanın ilk sıralarında yer alıyormuşuz. Telefon meşguliyetimiz de bundan aşağı değildir. İlkokul müdürlerinde kitap okuyanlar yüzde l.7… Öğretmenlerle ilgili bir araştırma yapılsaydı oran ne olurdu merak ediyorum.

Devri anlamak için mutlaka nesli toptan göz önünde bulundurmak gerekir. Tanzimattan bu güne kadar gelmiş geçmiş nesillere baktığımızda birbirinden çok farklı yapıları, simaları görüyoruz. Bu farkı oluşturan şüphesiz zamanın yetişme tarzlarıdır.

1860-1876 yılları arasında faaliyette bulunan Namık Kemal- Ziya Paşa nesline mensup olanlar, devlet kalemlerinde yetişmişlerdir. Bundan dolayı çok hayati ve siyasi bir karakter taşırlar. Terbiyeleri yarıdan çok Şarklı ve muhafazakârdır. Yabancı dillerini ve kitaplarını ömürlerinin yarısından sonra öğrenirler. Bundan dolayı ruhlarında kuvvetli bir Şark- Garp mücadelesi vardır.

1876’da meşrutiyet ilan edilir. Rus Harbi başlayınca Millet Meclisi kapanır. Siyasi ve içtimai davalarla uğraşmak şiddetle yasaktır. Bu vaziyet karşısında bu nesil, adeta zaruri olarak felsefe, aşk, seyahat ve macera mevzularına dökülür. Bu dönemde Monte Kristo vâri romanlar kaleme alınır.

1895 yıllarında sefalet arttığı için bedbaht bir nesil ortaya çıkar. Servet-i Fünun nesli. Şiirlerinde ve romanlarında daima hayatı bir ıstırap kaynağı ifade eden, iradesiz, bedbin ve melankolik nesil. Bu nesli en iyi temsil eden Tevfik Fikret’tir. Haluk’un Amentüsünde fencilik, beynelminelcik ve dinsizlik fikirlerini yüceltir. Onun karşısında Mehmet Akif, Ziya Gökalp,Yahya Kemal vardır.

Günümüzün nesli maalesef sadece maddeye dayalı bir yaşamın peşinde. Varsa yoksa maddiyat. Hal bu olunca maddi getirisi olmayan her şey kıymetsiz. Merak etmek, araştırmak, dünü hatırlamak, yarını kurmak boş şeylermiş gibi algılanıyor. İyi de bu durum nereye kadar gider?

 

Çivisi çıkmış Dünya

Had aşılınca belalar hazır bekler. Had! Ölçü, sınır, denge demektir. Had aşılınca bütün dengeler bozulur. Bugünün dünyası tam da bu halde. Dünyanın bir bölümünde insanlar aşırı tüketimden  şişmanlıyor ve ölüyorlar. Diğer bir bölgesinde açlık içinde ölüyorlar. Yapılan araştırmalarda aşırı tüketimden ölenlerin sayısı açlıktan ölenlerden fazlaymış.

Gelir seviyesi yüksek ülkelerde intihardan ölenlerin sayısı çatışmalarda ölenlerin sayısından fazla olduğu anlaşılıyor. Haddi aşmak insanı nasıl belalara sürükleyebiliyor  bu iki örnek yeterli sanırım. Biz neslimizi daime ölçü içinde olmaları gerektiğini öğreterek  yetiştirmeliyiz. Had sözcüğünü doğru dürüst anlayıp yaşamımıza rehber edinebilirsek keyifli mutlu bir toplumu meydana getiririz.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X