Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Nurettin Topçu ve İsyan Ahlakı

Merhum Nurettin Topçu (1909-1975) Fransa Üniversitesi’nde lisans öğrenimi görür ve felsefe doktorası yapan ilk Türk’tür. Öğrenciliği sırasına “felsefe ve ahlak kuralları’nın yanı sıra sosyoloji, psikoloji, sanat tarihi ve estetik gibi birçok branşta ders ve sertifika alır.

Henüz öğrenci iken ünlü sosyoloji dergilerinde yazıları çıkar ve zamanın ünlü bilim adamı, şarkiyatçı ve filozoflarıyla tanışır. Louis Massignon ve Maurice Blondel bunlar arasındadır. Bu ikisiyle ölümüne kadar da mektuplaşırlar.

Topçu 1934’ten sonra Türkiye’ye döner ve Galatasray Lisesi’nde felsefe hocalığı yapar ve 1974 yılında emekli oluncaya kadar devam eder. Bu arada “Sezginin Değeri” adlı, çağdaş Fransız filozofu Bergson hakkında hazırladığı tezle doçent olur. Ancak merhum Prof. Hilmi Ziya Ülken’in kürsüsünde İstanbul Üniversitesi’ndeki iki yıllık” eylemsiz doçentlik’i dışında mesleğini fiilen ortaöğrenim okullarında ifa etmiştir.

Henüz soyadı kanunu çıkmadığı için Nurettin Ahmet imzasıyla Paris’te yayınlanmış doktora tezi “Uysallık ve İsyan” adını taşımaktadır. Topçu daha sonraları yayınlanmış eser ve makalede” İsyan Ahlakı” başlıklarını kullanmıştır.

Türkiye’de henüz hakkettiği kadar tanınmayan Topçu, felsefi ve anlayış bakımından yirminci yüzyılın önde gelen sistemlerinden Hareket felsefesine bağlanmış bir felsefecimizdir. Hareket felsefesi on sekizinci yüzyıldan beri Batı’da gelişen materyalist- pozitivist akımların karşısında insanlığın kurtuluşunu ahlaki ve moral değerlerin yükselişinde gören spritüalist( tinsel) bir felsefe akımıdır.

Bu felsefenin kurucusu olan Fransız filozofu Maurice Blondel( 1861-1944) L’action (1983) adlı eseriyle insan hareketlerinin aile, toplum, devlet ve insanlık basamaklarından geçerek, Allah’a doğru ilerlemede olduğunu ince tahlillerle ortaya koydu. Blondel, dinin kendi başına ve diğerlerinden ayrı bir hareket olmadığını, belki bütün hayatımıza ait bir hareket sistemi olduğunu açıkladı.

Asrın inanç buhranlarına düşmüş ve ondan ve ondan kurtulmaya çalışan zekaları üzerinde geniş etkileri oldu. Blondel, akıl ile inancı ayırmanın sun’i olduğunu, pozitif bilimlerden, felsefenin hakikatlerine ve dinin, deneyi aşan alanlarına kadar, her şeye ancak insan hareketlerinin ortaya koyduğu imanla ulaşmanın mümkün olacağını iddia etti. Bu anlamda din ile felsefeyi yakınlaştırmaya çalıştı.

Nurettin Topçu, bu felsefenin metod ve kavram şemasını kullanarak felsefe yaptı, fakat evrensel insanın problemlerine kendi insanının, çağın inanç buhranına kendi buhranımızın açısından yaklaştı. Yıkılmış bir medeniyetin önünde gözyaşı  dökmek ve geçmişe hasretle kendi üzerine katlanmak yerine dışarıya, yaşayan insanına, toplumuna ve bütün bir aleme açılarak bir “iman hareketi” ve” hamlesi” ile yepyeni bir dünya kurmayı ideal edindi.” Yarınki Türkiye”yi düşünmek ve onu baştan başa kurmak özlemiydi. Bunun için insanla, tabiatla ve hatta bütün kainata dost olmak; yeni bir dünya görüşü, yeni bir iş düzeni, yeni bir toplum nizamı kurmak gerekecekti.

Hepsinin temelinde ise” ahlak davası” bulunacaktı. Fakat hiçbir sosyal dava yoktur ki, temelinde üçlü hakikat bulunmasındı: İnsan, tabiat ve iktisat. Dolayısıyla bu saf bir maneviyat ve ahlak davası değil,bütün bir insan davası idi. İşte bu anlamdadır ki, onun ahlak davasının adı” isyan Ahlakı” olacaktır.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X