Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Oynadığımız oyunlar

Çocukluğumuz hareketli ve neşeli geçti. Dönderek(topaç) çevirme, cilli oynama, çember çevirme, çelik çomak ve top oynamak. Birde iplik makarasından tekerleği olan otobüs , dolmuş ve taksi yapardık. Bunların kasasını telden, tekerlerini de makaradan yapar orta yerinden bir direksiyon mili uzatır parmaklarımızın arasındaki direksiyon simidi ile yön verirdik. O zaman hazır aldığımız hiçbir oyuncağımız olmamıştı.

Sokaklar oynamaya çok müsaitti çünkü at arabaları dışında geçen araç neredeyse yoktu.En çok cilli oynardık.En az iki en fazla dört kişiyle mors oynamayı severdik. Yere eşkenar bir üçgen çizilir kaç kişi oynuyorsa bu üçgenin köşelerine ve ortasına birer cilli koyar, en az iki metre morstan uzakta bir düz çizgi çizilir,cilliyi o çizgiye en yakın atan morsa ilk atıcı olur. Morstan çıkarılan cilli kazanılmış olur.

Ben bu oyunu iyi oynardım. Cilli dolu bir torbayı hep yanımda taşırdım. Bazen yürüttü cillileri torba dahi almazdı. Rengarenk cilliler vardı. En değerlileri damarlı parlak mermere benzeyen Amerikan dediklerimizdi.  Yaz aylarında geç saatlere kadar sokakta olurduk, ya oyun oynar ya da çocukça konuşurduk.

Sabahleyin camiye Kur’an öğrenmeye giderdik. Kur’an okumayı caminin imamı olan dedem öğretirdi. Yalnız Kur’an okumayı değil, namaz sürelerini de ezberlerdik. Sabah saat dokuzdan öğle saatine kadar camide hocada olurduk. Dedem beni bazen salmaz derslerden geri kalmış çocukların derslerini bana dinletirdi. Artık ineğimiz de olmuştu. Öğleden sonra inekleri otlatmak gerekiyordu. İki ineğimiz vardı. Bazen üç dört oluyordu.

İkindi vakitleri top oynamaya çıkardık. Şimdi halı sahasının olduğu yere o zaman Atıcılar diyorduk ve burada top oynardık. Ama benim top oynayabilmem için caminin yanında yol kenarında bulunan söğüt ağaçları altında bağlı inekleri doyurup tekrar buraya bağlamam gerekiyordu. Yol kenarında ot boldu ama hayvanların doyması için en az iki üç saat otlatmak gerekiyordu. Top oynamakta acele ettiğimiz zamanlar inekleri caminin biraz altına indirir kabak ekilmiş tarlalardan birkaç kabak koparıp ineklere doğrarız. Kabak ziyafetinden sonra su içiririz böylece inekler şişer onları tekrar getirir söğüt ağaçlarının altına bağlarız ve top oynamaya gideriz. Bütün bunları top oynayacağımız arkadaşlarla birlikte yapardık.

Öyle top oynardık ki sıcak yaz günlerinde dilimiz damağımıza yapışırdı. Oyundan sonra camiye doğru gelirken Mehmet amcanın bahçesinde yola bakan kaynaktan kana kana su içerdik. Bahçeden kabak yaprakları koparır onlardan pet yapar öyle içerdik. Suyun  çıktığı yer  kare şeklinde ve etrafı çimento ile zemini toprak küçücük bir havuz veya yalak biçiminde yapılmış. Çoğu kere hayvanları burada sulardık. Toprak yerden suyun çıktığını görürdük. Buna kaynak dememizin nedeni buydu.

Camiden top sahasına giden bu yol yüz metre uzunluğunda, yolun sol tarafında büyük söğüt ağaçları var. Ağaçların dalları yolun karşısına kadar geçiyor. Yağmur yağdığında yağmur taneleri yola düşmüyor. Doğal bir tüneli andırıyor. Bazen akşam üstleri burada kaynağın yanında oturur bülbül sesleri ve kuşların cıvıldamalarını dinlerdik. Bizim için dünyanın en güzel yeriydi ve burada huzur bulurduk.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X