Avatar
Olay Gazetesi

Hava puslu

Artık inkâr kabul etmiyor, günümüz insanı her yeni doğan günle hüzne gebe uyanıyor. Şayet her şeye rağmen gülüp şakalaşıyorsa da memleketimin  gülmeyi mutluluğu hafiflik sayan insanı tarafından ayıplanıyor!!

Birkaç gün önce  yürüyüş sonrası kahvemi yudumlarken yan masada muhtemelen lise öğrencisi cıvıl cıvıl kızlar, arkadaşlarının ve öğretmenlerinin karikatürlerini çizip kıkırdıyorlardı. Bu yaşlarda kız çocuğu annesi olmamdan gülümseyerek bir süre neşeli gençleri izledim. Kızların birkaçı başörtülü birkaçının saçları açıktı. Kaynaşmaları ayrıca hoşuma gitti. Bir süre sonra yan taraftan ağır abi görüntüsündeki kişiler kızları sert bir şekilde uyardı ve kendi aralarında da yeni gençlikte edep ve hayâ kalmadığını söylemeye başladı. Çocukların büyün keyfi kaçtı. Dayanamadım; “Sizin bağırarak siyaset tartışmanızdan bu gençlerin  cıvıltılı sesleri daha rahatlacıydı.” dedim. Kızlara dönerek: “Birbirinizi şekilsel formatlarda görmeyip sahiplenin. Gülüşünüze, mutluluğunuza sahip çıkın.” dedim. Ama gençlerin keyfi kaçmıştı bir kere, kalkıp gittiler.. Ben de hiç yapmadığımı yapıp çocukların gülüşünü  çalan ve toplumda namus bekçiliğine soyunan iki kafadarı bakışlarımla huzursuz etmeye uğraştım durdum..

Yok artık! Bir paragraflık bilgisi kültürü olmayan insanlarımız cahil cesaretiyle toplum polisliğine soyunuyor ve toplumu da sahte davranmaya itiyor. Biz toplum olarak hoşgörümüzü, birbirimize olan saygımızı da kaybedip kutuplaşmaya başladık. 
Zaten ülkemizde doğudan gelen bir haberle, kadın cinayetleriyle, küçük gülüşlerimiz dahi yüzümüzde asılı kalıyor. Ya bir gün doların ateşi düşmüyor, ertesi gün buna diplomasi ateşi ekleniyor.. Bırakalım da, ev geçindirmek sorumluluğu henüz olmayan gençlerimiz gülebilsin. Emin olun  birkaç yıla bu topraklarda  onlar da ağız dolusu kahkahayı unutacaklardır! 

Yeni dünya düzeninde de yaşam özgül ağırlığını hissettirmeye başladı. Eskiden Oscar Wilde’ın da dediği gibi: “Koşullar hayatın bize indirdiği kırbaç darbeleridir. Bazılarımız bu darbeleri fildişi  beyazlığındaki çıplak omuzlarında  hissetmek zorunda kalırken bazılarına paltolarını giyme izni veriliyor.” sözünü düşünür dururdum. Şimdi yaşanılanları görünce anlıyorum;  yaşamın omuzlara yüklediği ağırlığı.. Ama yine de anlayamıyorum; günümüz insanının varılabilmek için farklı gördüğü her şeyi yok etme hoyratlığını bir türlü..

Ekonomik parametreleri anlamaya ve yorumlamaya çalışırken de asıl ıskaladığımızın sosyolojideki patolojinin immün sisteme bilfiil kilitlenmesi diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Birkaç hafta önce yaşanan Paris’teki terörizm de  bizim Ankara’da yaşadığımız terörizmin izdüşümüydü. Dışarısı yangın yeriyken evin dumansız kalması söz konusu olmuyor. Her ne kadar Avrupa ve Amerika kendisini bu kaostan farklı tutsa da global dünya da yaşananlar domino etkisi yaparak ilerliyor. Tek başına izole bir hayat da zorlaşıyor onlar için. Global ekonomi ve kültür entegrasyonu kişilerin algısını da direkt etkiliyor. “Sırça köşkte oturan komşusuna taş atmaz.” deniyor ama o taşı atan tetikçi gelip senin camını da kırabiliyor. Aç gözlü kapitalizmin izdüşümü Suriye’deki kaosun temel bileşeni değil midir? Bu aç gözlü güçler köşklerinde de rahat oturmayıp adeta güçlerini onaylatmak yarışına giriyorlar. Sadece korku toplumu ilkesiyle bir arada duran ulusları da mısır ekmeği gibi un ufak ediveriyorlar..

Geçtiğimiz hafta Rus uçağının hava sahamızı ihlal etmesi nedeniyle düşürülmesi de dünya gündemine bomba gibi düştü. Akşam okuldan eve dönen küçük kızım: “Anne savaş olabilirmiş. Ben savaş istemiyorum. Suriyeli çocuklar gibi gitmek istemiyorum.” sözleriyle beni karşıladı. Tüm Rusya’da hatta dünya gündeminde Türkiye aleyhinde zehir zemberek açıklamalar yapıldı.. Ortadoğu bataklığı kurutulmadan Türkiye’de bir oyunun içine çekilmek istenirken en travmatik olanı insanların kutuplaşması, kendimize verdiğimiz en büyük zarar diye düşünüyorum..

Suriye üzerinde farklı kurgulara sahip büyük güçler yanan ateşin sönmesini de istemiyorlar. El birliğiyle gerçekleştirdikleri manipülasyonla büyük bir insanlık dramı yarattılar.  Mültecilerin sığınma taleplerinde de son derece samimiyetsiz yaklaşan Avrupa ülkeleri bizim yaklaşımımızı eksik olmasınlar, takdirle karşıladılar..

Yeni Dünya’daki samimiyetsiz dış diplomasi görüşme trafiği bizim de aklımızı başımıza getirmesi gerekir aslında ama henüz biz birbirimizi kategorize etmekten kurtulamıyoruz..

Demokrasinin eksilip hukukun üstünlüğünün yok sayılması sadece güçsüz algılanan tarafa değil bütüne zarar vereceğini henüz kestiremiyoruz. Aynı Rus uçağının düşürülmesi konusunda dış basına talihsiz açıklama yapabilenler de kendi  ülke menfaatlerimize zarar verdiğimizi anlayamıyoruz. İflah olmayan öfke  merkezi yönetim sistemimizi de kilitleyiveriyor. Bir ülkenin refahını belirleyen  parametrelerinden önemli bir bileşeni, dışarıda birbirini şekilsel olarak yargılamadan gülerek selam verme kriteridir..

Önümüzdeki hafta Amerika’da olacağım. Reklam harikası bu ülkeye gitmeden Amerikalıların güvenlik paranoyaları anksiyetemi artırıyor. Bütün dünyada oyun kuruculuğa soyunup  bizim gibi ülkelerin kaderini belirlemeye çalışmaları da aslında talihsizlik değil midir?

Ama o kadar etkili PR yapıyorlar ki küçük kızım ilk kez gideceği bu ülkeyi Hollywood film karesinden ibaret sanıyor! 

Keyifli Pazarlar…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X