Avatar
Olay Gazetesi

Karanlığın sonu şafak

Dünyanın ucunda bir gül açılmış

Efil efil esen yele merhaba

Karanlığın sonu ulu bir şafak

Sarp kayadan geçen yele merhaba

Son günlerde dilime doladım, karanlığın umutsuzluğun panzehiri yaptım. Üstat ne güzel söylemiş Öyleyse zifiri karanlığın da yine bir aydınlığı olacak, yeter ki biz o ışığı yakmasını bilelim. ” İşte böyle gel-gitler içindeyim.

Aslında pembe romantik dönemlerimi çoktan geçtim. Bir haftadır karanlıklar içinde ben de savruldum. Anne olarak, kadın olarak, kendi umutsuzluğumla mücadele ettim, yoruldum. Pes etmemeye karar verdim. Bu ülkede hepimiz biliriz; mutluluğu kucaklamak öyle kolay değildir. Ağıt kültüründen feyz alıp en komik anlarda dahi karnımızı saklayarak gülmekten çekinir, mutluluğu yansıtmaktan, nazara gelmekten korkarız. Küçükken kazınır kafalarımıza ; “ çok gülersek çok ağlarız ” deyip, temkinli davranırız.

Geçtiğimiz hafta hepimiz çok ağladık.. Tek yürek olup simsiyah kestik. Kadınımız, erkeğimiz, çocuğumuz hiçbir renge meyletmeden siyaha büründü.

Özgecan’ ın hunharca öldürülmesi hepimizi çok derinden üzdü. Toplumsal algılarımızdaki siyahlar yaşamımızın rengini de değiştirdi.

Yanan yüreğimizi yine kendimizin söndüreceğini fark ettik. Biz artık bu olayı milat kabul edip, karanlığa ışık yakmazsak, kimse bizi karanlıktan kurtaramayacak. Aslında giyindiğimiz siyahlar kadar ekeceğimiz ışıklı tohumlar tenha yolları, karanlık olan sokakları aydınlatacak. Anneler, öğretmenler, siyasetçiler, işadamları, emekçiler kısacası herkes bu karanlığa ışık tutmakla sorumlu olduğunu anladığında biz ağladığımız kadar gülmeye yaklaşacağız.

Zihinlerimizdeki kuytuların aydınlanmasını bizler yaparsak kalıcı olacak. Başka türlü karanlığımız bize yapışacak; “Karanlığın sonu şafak” olmayacak.

Kadınımız kadınımıza sahip çıktığında, birbirini gagalamadığında, aydınımız öteki aydınımızı kıskanmadığında karanlıktan sonraki aydınlığa ulaşacağız.

Yıllar önce, kadınlar günü için yazdığım “ kadın isterse ” ve “ kadın kadının kurdu mudur? ” başlıklı köşe yazılarım, ulusal gazetelerde çok ilgi görüp yayınlanmıştı. Hatta Cumhuriyet gazetesinde yazar Orhan Bursalı, kendi köşesinde yayınlayıp kadının yıllar sonra düşeceği karanlıkları işaret etmemden dolayı vermeye çalıştığım mesajın altını çizmişti. Maalesef haklı çıkmama sevindiğimi söyleyemiyorum. Aksine, gereken duyarlılığı göstermezsek, karanlıktan kurtulamayacağımızdan endişe duyuyorum. Kadınların; siyasi stratejiye piyon edilmeden, ister başörtülü, ister başörtüsüz olsun, birbirine sahip çıkması gerektiğinin altını yeniden çizmek gerektiğini düşünüyorum.

Kadın üzerinden üretilen popülist politikalar, algı mühendisliğinin en önemli argümanı olan TV dizilerinde pompalanan mesajlar ve siyasetçilerin kadının yaşamı üzerindeki söylemleri bizi adım adım bu noktaya taşıdı.

 

 

Bu kez gerçekten endişeliyim. Toplumsal bir türbülansı yaşıyoruz. Bu çok derin bir bilinçsizlik halini yansıtıyor. “ Kadın annedir. Kadın berekettir; huzurdur, sevgidir..”

Siz kadını kendi görsel fazlarınıza koymaya zorladığınızda sadece kadına değil; toplumu, aileyi oluşturan unsurları kökünden oynatıyorsunuz. Bütün bu büyük denklemde bilinmeyenlerin yerine konulabilmesi için yeni kadının eğitim ve öğretimine büyük sorumluluk düşüyor. Çünkü bilim adamını da, Özgecan’ ın katilini de yine bir anne büyütüp topluma kazandırıyor.

Kadın ne kadar sever ve sevilirse, çocuğuna da elindeki, zihnindeki kadarını verebilecek. Kadının kahkahası, yaşam tarzı, kendi hür aklı ve vicdani sınırları içinde olursa kadın, bedeninde ve yüreğinde sevgiyi ve saygıyı barındıracaktır. O zaman anne elindeki yavrusunu bir heykeltıraş özeniyle yetiştirecek karnını doyurmanın değil, ruhunu doyurmanın nedenli önemli olduğunu fark edecektir.

Üniversite yıllarında, başörtülü arkadaşlarım yanımıza geldiğinde, bazı kız arkadaşlarımın yakın davranmaması beni hep rahatsız etmiştir. Bunun gereksiz bir kutuplaşmanın yansıması olduğunu söylemiştim. Yıllar geçti, dengeler değişti, aynı olayın farklı bir boyutunu sık sık yaşar oldum. Bu kez başörtüsüz olanları saf dışı bırakmaya çalışan arkadaşlarıma aynı şeyi anlatmaya çalıştım. Kadın kadına inancına yaşamına saygı duyarsa erkek zaten duyar diye işe kendimizden başlamalıyız.

Hepimizin üstüne düşen, sevgi tohumunu önce kendimize ve ailemize ekmek ; emek vermek.

Belki de bu bizim teşbihimiz, her gün zikretmemiz gereken. İşte o zaman inanabiliriz, hiçbir gün bir daha siyaha kesmeyecek, karanlığın sonu şafak olacak.

 

Keyifli Pazarlar..

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X