Avatar
Olay Gazetesi

Lafı bile olmaz

Hangisi daha iyi olacaktı? İflah olmaz kulak ağrısıyla bir uyuyup bir uyanık kalmak mı? Siyahın içinde pembe rüyalar âlemine yolculukla bütünleşen haberlerle kulak ağrısını unutmak mı? Kestiremedim.

Uyurken bembeyaz karlarla örtülmüş bir bahçede, cıvıl cıvıl neşeli bir çocuk kalabalığındayım. Gözümü açtığımda yeni yıl kıpırtısını hissedip umutlarımı aklıma düşüren şarkının sözlerindeyim. Three Degrees topluluğunun “when will we meet again” şarkısının kulak ağrıma eşlik eden ritmiyle beyaz rüyamı yakalamaya çalışıyorum.

Belki de pes etmediğimi hisseden ağrı da benden vazgeçecekti. Evet bu kez kolaya kaçacaktım. Bir piyango biletine dahi yüklemekse çocuk projelerinin umutlarını, ona da sıcak bakıyordum. Bu yıl alacaktım biletimi; Ya çıkarsa ! Kim bilir neleri gerçekleştirebilecektik. Mutlu çocuklara ve yarınlara dair, düşünmesi de huzur veriyordu.

Belki de ütopik gibi görünen düşündüklerim, matematiksiz umutlara bel bağlamayı, endişesiz, huzurlu, kutuplaşmadan, yaşama duyulan sevginin dansının, üretmenin dayanılmaz hafifliğine teslim olma özlemiydi.

İnsanın çocuk ve enerjik olabilmesi için, içindeki üretme meleğini küstürmemesi gerekiyor. Üretkenlik ve kaosu aynı bedende taşıyamazsınız. Birinin var olması diğerinin yok olmasına bağlıdır. Yılbaşı süslerini, kırmızısını, müziğini, ışıltısını bu nedenle de severim. Ne amaçla kutlanırsa kutlansın bana göre, yeni başlangıçları, beklentileri, umutları heyecanı simgeler…

Ancak siyahın içindeki pembe algılarım çok geçmeden yerini sis bulutuna bırakıverdi. Bir iyi, bir kötü haber mantığıyla önce dünyadan, sonra Türkiye’ den gelişmeleri öğrenmeye koyuldum. Pakistan’daki okulda yaşanan kanlı baskın ve ardından 141 kişinin yaşamı yitirmesi anestezik bir etki yarattı. Sadece ağrıyı değil kulağımı da hissetmiyordum artık. Ardından Avustralya’da Sidney’de ölümle sonuçlanan rehine krizi ve terörizm uyuşukluğumu artırdı.

Yaşanan facia sadece altı psikopatın okul basması olarak açıklanamazdı. Cahillikle beslenen muhafazakârlığın, mutaassıplaşmanın getirisiydi. Toplumu kutuplaştırmanın ve siyah-beyaz algıyla yönetmenin önlenemez sonuçlarıydı. Çocuklar ancak bembeyaz bir bahçede sevinç çığlıkları atabilirler, korku ve ecel çığlıkları yakışmazdı hiçbir çocuğa…

Hangi ırkta, coğrafyada, dinde ve dilde olursa olsun, çocuk yarınları temsil eder. Yarınımız yoksa, sürdürülebilir üretkenliğin de anlamı yoktur. Bu husustaki tek yanlış algı yaşamdaki temel üç doğru algıyı, paradigmayı götürür.

Odağımı ekonomik gelişmelere çevirirken, bir süredir ABD ile güç savaşına giren Rusya’nın yangın yerine döndüğünü fark ettim. Birkaç ay evvel bir ekonomi toplantısında Rusya’nın ani yükselen özgüvenine istinaden kartların el değiştirdiğinden bahsedilmişti.

Suriye konusundaki Çin ile olan ortak tutumları da şimdiki senaryonun katalizörü olmuştu.

Yaşanan ekonomik fırtına, bir anda gibi görünse de planlanmış bir kurguydu. Ruble ABD Doları karşısında %60 değer kaybetti.

Megaloman ABD’ye karşı oyun kuruculuğa soyunan Rusya’ya karşı bir anlamda gövde gösterisiydi. Geçmişteki ülkesel kültüründen ABD hiçbir şey kaybetmemişti. Herhangi bir oyunu kurgularken, birkaç hamle sonrasını planlayan Amerika, sahneye koymadan bu oyunu muhakkak prova etmişti.

Rusya’daki ekonomik travma dünya ekonomisindeki tedirginliği artırdı. Dolar kuru bizde de hızla yükseldi. Sert değer kaybı yaşayan ruble, petrol fiyatlarındaki düşüş ve FED toplantısı derken havadaki nemden etkilenen Türkiye piyasaları da bundan nasibini aldı. Dolar kendi rekorunu zorladı.

Rusya’da Merkez Bankası’nın zamanında refleks göstermemesi eleştirilere neden olurken, bizde de gözler Merkez Bankası’na çevrildi. Bağışıklık sistemi zayıf ekonomimizin müşahede altında kalması uzayabilirdi. Bir süre daha sıkı para politikası izlenecekti. Küresel risk iştahı da para denklemine eklenince durum çetrefilleşmişti. Biz yine maliyet girdilerine ve ödemelere hassas bir yıl geçireceğiz sinyali olarak algılasak da güven ve huzur ortamının denklemdeki katsayısı yine çok değerli diye düşünüyorum.

Aksiyon filmleri tarzındaki ekonomik gelişmeler, Amerika’nın yine oyunun kurallarını yazmaya ve patronluğa her zamankinden daha hevesli olduğunu bize gösterir.

Rus ekonomisinin travmasının bize yansıması, plajlarımızda aile kavgalarına neden olan Rus turistlerden mahrum kalmamız olarak görünüyor. Turizmde önemli bir payı olan turistlerin bu yıl katkılarını kompanse edecek planlar yapılabilir.

Yeni yıla; günler kala çok yoğun bir gündem yaşanıyor. Bizim mevcut siyasi konjonktürümüz içinde AB üyeliği noktasında da yüzük atma noktasındayız. 2000’li yıllarsa siyasi istikrarın mevcut kemik tabanının ötesinde farklı kitlelerce kabul görmesi; AB’ye kararlı, sabırlı bir tutumla yönelmesindendi. Şimdiki tabloda bu heyecan söndü.

Ortadoğu eksenli bir politikanın yansımalarından bahsediliyor. Bu sürecin tıkanmasında AB’nin samimiyetsiz tutumu elbette belirleyicidir. 50 yılı aşan ve rahmetli Turgut Özal’ın başlattığı bu süreçte çok ciddi kazanımlarımız da olmuştur. Ama rotamızı değiştirmemeliyiz. Bunca yaşananlara karşı, elbette aramızda bir kulak ağrısının lafı bile olmaz!

Keyifli pazarlar.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X