Avatar
Olay Gazetesi

Teşhis tedavinin yarısıdır

Her birimizin yaşamını direkt veya endirekt etkileyen devalüasyon semptomları bu hafta piyasaları esir aldı. Bunun birincil yan tepkimesi olarak öncelikle evdeki aşımızın da ateşi düşmek bilmedi.

İstanbul’ da, finansın merkezinde, hafta boyunca herkesin odaklandığı tek konu yaşanılan devalüasyondu. Son günlerde yakamızı kurtaramadığımız yeniden hortlayan H1N1 virüsü ( domuz gribi ) gibi ekonomimizin ritmini bozdu. Her ne kadar tanımlamak, isim koymak son iki aydır yaşanılanlara zor gelse de biz bütün semptomlarıyla devalüasyonu yaşadık.

Ekonomiyi salt matematik olarak algılamayan, onu bütünün içinde değerlendirip üç boyutlu yorumlayan ekonomistler bu olayı öngörmüşlerdi.

Geçen haftaki bir toplantıda, “şimdi bu paramızın değersizleşmesi mi? “ diye sorduğumda yanımdaki ekonomist bana dönüp, yaşadıklarımızın sosyo-ekonomik olarak bizi yansıması, sosyolojinin bir anlamda ekonomiyi zorlaması olduğunu söyledi.

Aldığım yanıtın biraz trajik mi olduğunu düşünürken, sonrasında söz alıp saptamasının altını dolduran örneklere dikkatimizi çektiğinde yaşanılanların neden – sonuç ilişkisiyle ilintisini anladım. Biz her zaman son resme odaklanırız ya, yalnızca yaşanılan süreçleri de objektif değerlendirdiğimizde yaşadıklarımızı daha iyi tanımlayabiliyoruz.

Doların çok hızlı yükselme trendi global ekonominin yaşadığı bir salgınken bizim aşırı kırılganlığımız ve düşük bağışıklığımız bizdeki tesirini çok güçlü etkiledi. Ve gelişmekte olan ülkeler arasında dolardaki yükselişte birinci sıraya oturuverdik. Sanıyorum Merkez Bankası’ nın müdahalesine ilişkin manipülasyonlar sürdükçe biz bu semptomları daha da yaşayacağız.

Gelişmekte olan ülkeler arasında dolar karşısında para birimi en çok değer kaybeden iki ülke Brezilya ve Türkiye oldu. Brezilya reali, petrol fiyatlarının 46 dolara kadar gerilemesinin yarattığı ekonomik kriz ile % 9.87 değer kaybetti. TL ise % 11 değersizleşti.

Dış dünyaya baktığımızda, olumsuz gelişen koşulların aslında düzelme eğilimini fark ediyoruz. Analistler dolar kurunun 2.2 olduğunu ve yılın başında Yunanistan’da siyasi belirsizlik, Rusya-Ukrayna gerginliği ve Fed belirsizliği olduğuna dikkat çekerken; bugün Yunanistan belirsizliği netleşmeye başladı. Rusya – Ukrayna arasında barış sürecine geçildi. Fed ‘nin faiz belirsizliği kayboldu,

Artık TL’ nin değerlenme olasılığını düşündüğümüz sıralarda inatçı grip salgının semptomları gibi ateşi düşmeyen bir dolar paritesiyle baş başa kalıverdik. Ne zaman gerçekçi nedeni bulup kök sorunu o zaman görürsek değerlerimiz normale yakınsayabilir.

Her ne kadar yaşadığımız viral enfeksiyonlarda antibiyotik tedavisi durumu daha da sıkıntılı hale getiriyorsa , burada da Merkez Bankası’ nın yoğun isteği üzerine faiz indirimi dengeleri daha da bozabilir diye düşünüyorum.

Bizim açıklanan ekonomik verilerle reel yaşamdaki dengeleri buluşturamamamız da ,gerçek çözüm kümesinden uzaklaşmamıza yol açtı. Kimi zaman bıçak sırtı olduğu düşünülüp susulsa da kral çıplaksa çıplak olduğu spekülasyonlara yol açmadan söylenmelidir. (!)

Bütün bu gelişmelerin gölgesinde bizi bekleyen seçim ekonomisi de işin içine mutlak olarak dahil olunca, sonraki dönemimizde bir sürü daha sis bulutları ile yaşayacağız..

Ve evet bütün bu sıkıntılardan aslında diyerek de uzaklaşabilirdik… Bugün kadınlar günü; ama gerçekten üretmeye odaklı, küçük kurnazlıklara prim vermeyen, yaşamı ince zekasıyla manipüle etmeyen, beyniyle kalbini senkronize edebilen, kendisiyle aynı şartlarda olmayan hem cinsini kucaklayabilen, insanları ötekileştirmeyen koca yürekli kadınların günü olsun diyorum…

Aslında hepimiz köklü bir zihniyet değişimi için özveride bulunmalıyız. Kız çocuklarının okullaşması ile erkek çocuklarının okullaşması arasındaki farkı kapatmakta hepimiz sorumluyuz…

Ben bugün Tilda ve koca çınar Yaşar Kemal’in aşk hikayesini yeniden okuyacağım.

Büyük Usta’ nın ölümsüz yazar olmasının arkasındaki gizli kahraman Tilda, ölümsüz eserlerini; tam 17 eserini başka dillere çevirdi.

Cengiz ÇANDAR, 2001 yılında kaleme aldığı yazısında Tilda’ yı ne güzel anlatmış :

Dünya, Türkiye’ nin usta dil kuyumcusunun ba halkın asırlardan gelen gür bilgelik ırmağının uğultusunu Tilda sayesinde öğrendi. Yaşar KEMAL, bu efsunlu efsaneler toprağının içinden akan pınar idiyse de, asıl Tilda ile çağladı. “

Dile kolay 50 yıllık üreterek çoğalan, verdikçe fazlalaşan bir aşkın dizelere yansıması.

Ve biz kadınlar artık hiçbir kadının gülüşünün çalınmadığı, cinsiyetimiz üzerinden politika üretilmediği, şiddetin ve baskının olmadığı bir iklim istiyoruz..

Keyifli pazarlar..

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X