Avatar
Can Pulak

Kaş’la Göz arasında

Bazı bölgeler turizmi iyi öğrendi, bazıları ise yerinde saymaya devam ediyor.
Marka olduğuna kendini inandırmış yerler, büyük eksiklerine rağmen turizmin kaymağını devamlı yiyeceklerini sanıyorlar. Örneğin Marmaris, Bodrum ve Çeşme gibi…Oysa iddiasız gelişen yerler hem mükemmel turizm yapıyorlar, hem de iyi para kazanıyorlar. Buna da Alaçatı ve Kaş’ı örnek gösterebiliriz.
Önce Kaş’tan, sonra da karşısındaki minicik Göz’den (Meis) bahsetmek istiyorum. Kaş öyle çok katlı dev oteller yerine, hepsi de birbirinden güzel ve şık butik otelleri, pansiyonları tercih etmiş. Deniz turizmini hakkını vererek yapıyor, Kekova’ya ve çevresine mükemmel dalış turları düzenliyor, özel teknelerle denizin dibini seyrettirerek gezdiriyor yerli ve yabancı turistleri.
Restoranları mükemmel, çoğu aile işletmesi, yemekleri nefis, hesapları ise hayli insaflı. Hele o kafelerin güzelliğini anlatamam.Turist hem dinleniyor, hem eğleniyor, hem yörenin lezzetli yemeklerini tadıyor Kaş’ta. Akşam oldu mu, çok şık ve minicik dükkânlardan alışveriş ediyor herkes. Öyle çakma şeyler yok, bölgenin ve ülkenin hatıra ürünlerini satıyorlar, gözalıcı vitrinlerde Türk çizgi ve motiflerine sahip ürünleri sergiliyorlar. Antika ve biblolara meraklı olanlar için bulunmaz bir yer Kaş. Ayrıca Cumhuriyet Bayramı’nı ve milli bayramları gece meydana doluşarak etkileyici şekilde kutlayan tek yer…
Kaş’ın sokakları görülmeye değer doğrusu. Hani kurak bir yer olarak bildiğimiz ve ülkenin bu en sıcak yerinde yetişen bitkiler, ressamlara malzeme olacak gösterişte. Kırmızı begonviller binaları sarmış, pembe ve beyaz zakkumlar sokakları süslemiş, kauçuklar çatılara kadar yükselmiş.  Ege ve Akdeniz’in tüm bitki, ağaç ve çiçeklerine rastlıyorsunuz Kaş’ta. Hepsi fotoğraflık, herkes resmini çekiyor rengârenk çiçekli sokakların…
Tarihi açıdan da çok zengin bir yer. Şehrin çeşitli caddelerinde ve merkezin civarında lahitler var. Eski eserler o kadar çok ki, bazı eski evlerin eşik taşlarında bile kullanmışlar. Patara’yı mutlaka görmek gerek. O anfitiyatrosuyla, senato binasıyla, artık karanın ortasında kalan deniz feneriyle, ticaret merkeziyle muhteşem bir yer. Patara’nın dünyaca ünlü kumsalında denize girmek mümkün. Eskiden Özel Çevre Koruma Kurumu’na bağlıydı, şimdi dernek yönetiyor plajı.
Son yılların en başarılı ve müzelerle tarihi alanları ayağa kaldıran eski Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı anmadan geçemeyeceğim. Patara’yı ortaya çıkarmak, zevkle gezilebilir hale getirmek  kolay iş değildi. Bunu becermiş ve TÜRSAB’la işbirliği yaparak, buranın mükemmel şekilde işletilmesini sağlamıştı. Ancak tarihi alanın içinde kalan köyü, Patara köylülerinin anlayış göstermesine rağmen hâlâ taşıyamamışlar. Köylünün çıkacağı yerin metrekaresine 15 lira veren devlet, Ormanın B2 bölgesindeki yeni yerleşim için 40 lira istiyor. Bu durumda anlaşma imkânı da ortadan kalkıyor işte.
Yunanca göz anlamına gelen Meis’e, her sabah Kaş’tan tarifeli tekneler kalkıyor. 15 dakikalık yolculuğa adambaşı gidiş-dönüş 25 Euro alıyorlar ki, hayli pahalı sayılır. Çünkü Bodrum’dan 30-35 dakikalık bir yolculukla Kos’a 20 Euro’ya gidip gelebiliyorsunuz. Meis küçücük, hatta minicik bir ada ama, çok düzenli. Çeşitli renklere boyanmış evlerin hepsi iki katlı, yüksek tek bina yok. Koca Kaş’ta havaalanı bulunmuyor ama, minicik Meis’te var ve buraya hergün Rodos’tan birkaç sefer yapılıyor.
Eskiden Meis 12 bin nüfuslu çok büyük bir şehirmiş. 1926’da çok büyük bir deprem geçirmiş ve şehir yerle bir olmuş. Ayrıca devamlı savaşlar yaşamış, yüzyıllarca Osmanlı egemenliğinde kalmış, sonradan İtalyan, Fransız tekrar Türk hâkimiyetine girmiş, sonuçta da Yunanistan’a verilmiş.
Pasaportunuz yanınızdaysa ve Kaş’a kadar gittiyseniz, Meis’i de görebilirsiniz. Ama göremezseniz, pek bir şey kaybetmiş de sayılmazsınız.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X