Juan, motosikleti ile Meksika sınırına gelir. Arkasındaki iki büyük çantayı gören sınır polisi şüphelenir ve içinde ne olduğunu sorar. Juan: ‘Yalnızca kum’, diye yanıt verince polis aç bakalım çantaları, der. Juan çantaları açar, polis didik didik kontrol etmesine
rağmen kumdan başka birşey bulamaz çantada. Bununla yetinmeyen polis, gece yarısına kadar kumu her tür tahlilden geçirtir ancak saf kumdan başka birşey yoktur. Polis, çantalarını Juan’a geri verir ve sınırdan geçmesine  izin verir.  Ertesi gün Juan motosikletinin arkasında iki büyük çantayla tekrar sınırda belirir. Polis Juan’ı gene durdurur, didik didik arar, bir şey bulamaz ve Juan’ı serbest bırakmak zorunda kalır. Bu olay, polis emekli olana dek yıllarca devam eder. Bir gün bu emekli polis Meksika’da bir barda otururken Juan’ın içeri girdiğini görür ve derhal yakasına yapışır; Senin yıllardır bir şeyler kaçırdığından eminim. Çıldıracağım. Geceleri uyku uyuyamıyordum senin yüzünden. Lütfen anlat bana ne kaçırdığını. Aramızda kalacağına emin olabilirsin. Juan gülümseyerek yanıtlar:  ‘Motosiklet’

Kıymetli okurlarım. Giderek artan obezite karşısında insanlar çare için neler yapabilecekleri konusunda ne yazık ki yeterli bilgiye sahip olamıyorlar. Sosyal medya ortamlarında, yazılı ve görsel basında ve hatta bazı bilimsel toplantılarda dahi eksik, gerçeğe uymayan bilgiler önünüze konuluyor. Obezite konusunda bir tarama yaptığınızda ülkemizin eğitim kurumlarında ne yazık ki çok fazla çalışmalar yapılmadığını görmekteyiz. Bu olay obezite ile savaşırken batılı bilim insanlarının bilgilerine ihtiyaç duyduğumuzu göstermektedir. Batı tarzı beslenme ile kilo alırken batılı beslenme uzmanlarının obezite ile savaşmak için neler yaptıklarını baz almaktan yakındığım sanılmasın. Ancak bu bilgilerin de halkımıza yanlış aktarıldığı kanısındayım. Bir örnek ile açıklayayım: Dr. Yoshunori Oshimi Nobel Tıp Ödülü almış bir Japon bilim insanıdır. Otofaji konusunda mükemmel çalışmaları vardır. Oshimi, vücudumuzda da bir geri dönüşüm mekanizmasının var olduğunu, özellikle gıda alınmadığı zamanlar yani öğün aralarında ve uykuda bu geri dönüşümün, otofaji (eskiyen hücreleri ortamdan uzaklaştırarak genç hücre yapmak) işleminin en iyi düzeyde yapıldığını kanıtladı. Bu durumun en sade açıklaması şudur: Ara öğünler yeni ve kontrollü hücre yapımının önündeki en büyük engellerdendir. Kontrolsüz hücre yapımı ise başta kanser dediğimiz durumları doğuran patolojilerdir.

Gel gelelim dr. Oshinori’den sonra sazı alan herkes ortaya atladı. 3 günde bir yemek yenilmeli, sadece sabah yenilip ondan sonra yenilmemeli, sadece akşam yenilmeli ve ondan sonra daha yenilmemeli gibi bir çok beslenme şekli ortaya atıldı. Emin olun yakında yenileri de çıkar. İnanıyorum ki sayın Oshinori denk gelir de sosyal medyada bunları okursa sabaha kadar gülmekten kasıkları ağır.

Kıymetli okurlarım. Bedenimiz binlerce yıldır belli bir oranda yağ depolayıp yokluk zamanında bunlardan enerjimizi sağlayarak ömrümüzü sürdürmek üzerine yaratılmıştır. Açlık geldiğinde bu bir bedenimizin uyarısıdır ve yememiz gerektiğini bize belirtir. Burada genellikle yaptığımız hata doyma yerine patlayana kadar yemek yememizdir. Bunun dışında kaslarımızın bir hareket organı olduğunu sanki hiç hatırlamadan yaşantımıza devam ediyoruz. Oysa bilindiği gibi hareket eden her cisim bir enerjiye ihtiyaç duyar. Arabalarımız hareket etmek için nasıl benzin, elektrik veya motorine ihtiyaç duyuyorsa biz de aynıyız. Bu nedenle Juan’da olduğu gibi kum çantalarına bakarken asıl gözden kaçırdığımız hareket etmeye mecbur olduğumuza odaklanmalıyız. Siz siz olun ben sizi oturduğunuz yerden zayıflatırım diyen sihirbazlara inanmayın. Yoksa yağlarınızdan daha çok kaslarınızdan, kaslarınızdan daha çok da umutlarınızdan kaybedersiniz.