Cicero yıllar önce böyle demiş. Yaşamınızın her anında iyi bir şeyler yapabilme adına umudumuzu hiçbir zaman kaybetmememiz gerekir. Meslek hayatımda bunun çok örneklerine rastladım. Yaratılmışların içinde öleceğini bilen tek canlı olmamıza rağmen umudunu yitirmeden yaşamak insanı insan yapan en önemli özelliklerden biridir.
Kalbi sıkışmaya, nefesi daralmaya, gece uykusunda nefesi durduğu için eşi tarafından dürtülmeye, ayakkabısını bağlayamamaya, şekeri çıkmaya, tırnakları uzamamaya, vücudunda yaralar oluşmaya, anne ve babasının adını unutmaya başlayan birçok hastam U dönüşü yaparak yeniden hayata tutundular ve uzun, sağlıklı, ilaçsız yaşayabileceklerini anladılar. Burada, umut ettiklerini gerçekleştirmedeki en önemli adım vücutlarındaki fazla yağlardan kurtulmak oldu.
Doğada yaşamlarını sürdüren hayvanlar kilo almıyorlar. Bazıları mevsim gereği, fizyolojileri gereği özellikle kışa girişte ölçülü olarak yağlanıyorlar ama yaza doğru bu yağlanma azalıyor. Bazıları ise (deniz arslanları gibi) yaşadıkları yer ve yapıları gereği yağlı olmak zorundadır ve bu yağın içerisinde suyu, enerjiyi, ısınma gücünü, depo oksijeni bulundurmak üzere yaratılmışlardır. Yağlı olmak zorundadırlar.
Oslo Doğal Tarih Müzesi’nde görevli bir zoolog olan Peter Bockman’a göre yabani hayatta yaşayan bir hayvanın obez olması nerede ise imkânsız. Bir Çitayı düşünün. Kilo alan bu çita nasıl bir ceylanın peşinden koşabilir ve avını yakalayabilir? Fok balıkları, deniz filleri, balinalar yağlı hayvanlardır. Ancak bunlar soğuk sularda yaşayan sıcak kanlı hayvanlardır ve yaşamlarını sürdürmek için yağlı olmak zorundadırlar, aksi halde yaşayamazlar diyor bu uzman.
Doğadaki hayvanlar kendilerinin tüketmesi gereken, doğallığını koruyan gıdaları yiyorlar. Doydukları zaman da bırakıyorlar. En önemlisi hareket ediyor, avlarının peşinde koşturuyorlar. Yani ekmek parası için koşturuyorlar, hazıra konma lüksleri yok. Bu kurala uymayan, katkılı, işlenmiş gıdaları yiyen evcil hayvanlar ise süratle kilo alıyorlar. Çünkü hayatta kalma kaygıları yoktur ve yiyecek bulmak için efor sarfetmemektedirler. Doğal ortamlarında yaşasalar dahi Tayland’da tapınaklarda bulunan ve kutsal sayılan maymunlar da sürekli olarak ziyaretçilerden gelen besin destekleri ile avcılığı unutmuş ve aşırı yağlı, hareketsiz hale gelmişlerdir.
Ünlü Nature dergisinin 24 Kasım 2010 tarihli sayısında 20 yıl öncesine göre insanların baktığı hayvanların, insanlara yakın bölgelerde yaşayıp yine bu insanların besinlerinden (çöp gibi) yararlanan hayvanların çok daha fazla yağlandığına dikkat çekiliyor.
Şu kesin bilgidir. Geleneksel beslenme tarzından uzaklaştığınızda, vücudunuza binlerce yıldır alışık olduğu gıdaların dışında gıdalar verdiğinizde hem fizyolojik hem de ruhsal açıdan bozuluyorsunuz. Sevindirici olan olay şu: Biz bunu biliyoruz ama tekirlerimiz, finolarımız bunu bilmeden bizimle takılıyorlar.