Türkiye korornavirüs salgınına karşı büyük bir mücadele yürütüyor. Salgının ülkemizde daha büyük kitlelere bulaşmasını engelleme adına tedbirler de sıklaştırılıyor.
En son aralarında Bursa‘nın da bulunduğu 31 ilde 48 saat sokağa çıkma yasağı uygulandı.
Türkiye sokağa çıkma yasaklarına cuntanın darbe dönemlerinden ve nüfus sayımlarından alışık bir ülke.
Yurt genelinde yasağı delme ve güvenlik güçlerine mukavemet edenler oldu ama bunlar 63 milyonluk yasaklılar arasında önemsenecek düzeyde değildi.
Tabi ki, yurttaş olmanın gereğini yerine getirmeyenlere cezalar yazıldı.
Herkes evine hapsolmuşken onlar bireysel özgürlüğün bedelini ödemek durumundaydılar.
Sokağa çıkma yasağının ilan ediliş şekli ve zamanı çok tartışıldı.
Muhalif tayfaya ne yapsanız yaranamazsınız.
Bunlar değil mi, günlerdir tüm illerde karantina ilan edilsin diye sosyal medyayı gürültüye boğanlar?
Vay efendim, yasak niye gece yarısı iki saat kala ilan edilmiş.
Hazırlıksız yakalanmışlarmış.
Devletin vardır bir bildiği.
Sosyal medyada klavye kahramanlığı ile bu işler yürümez.
Devlet günlerdir zorunlu olmadıkça sokağa çıkmayın uyarısı yapmadı mı?
Niye, evinde 48 saati geçirecek tedbirin yok?
Kaldı ki, ekmek ve ilaca ulaşım konusunda bir sorun da yok.
Ne oldu peki?
Markete koştun, sosyal mesafeye uymadın, tıklım tıkış alışveriş yaptın.
Göbeğin göğe mi erdi?
Evlerine kapanıp, dışarı çıkmayanları da riske atmadın mı?
Ekmek araçları, fırıncılar bak herkesin ayağına ekmeği getirdi.
Diğer ihtiyaçlar için belediyelerimiz ve Vefa Sosyal Destek Grupları sahadaydı.
Değdi mi bunca tantanaya, kendini ve birlikte yaşadığın insanları riske atmaya.
Günlerdir uzmanların sosyal mesafe ve dışarıya çıkmayın uyarıları boşa mıydı?
Onca emek heba olmadı mı?
2 gün dayanamadın ama sırf o gece markete çıktığın için şimdi senin kendini 14 gün eve hapsetmen gerekiyor.
Uzmanlar böyle diyor.
Tabii ki, zorunlu durumdaki yurttaşlarımızın kurala uyarak markete fırına gitmelerine söyleyebileceğimiz bir şey yok.
Bizim lafımız keyif düşkünlerine.
Devlete güvemekten başka çaremiz yok.
Bakın, ülkemiz dünyanın en gelişmiş sağlık tesislerini, teknolojilerini, ilaç-gerecini, medikal ürünlerini kuruş istemden vatandaşını iyileştirmek ve bu illetten kurtarmak için kullanıyor.
Üstelik, dünyaya kafa tutan ülkeler vatandaşından bu hizmet için onbinlerce dolar para istiyor.
Türkiye‘nin salgınla mücadelede tanı ve tedavi yöntemleri Dünya Sağlık Örgütü‘nce diğer ülkelere örnek gösteriliyor.
Hatta, bu illetle mücadele ederken ülkemizin başka ülkelerle yardım etmesi de dünyadan alkış alıyor.
Lütfen kısır siyaset yaparak, salgınla mücadelede hayatlarını riske atan sağlık çalışanlarımızın moralini de bozmayın.
Biraz da ülkemizin bu illetle mücadelede sahip olduğu avantajları hatırlayın.
Örneğin; yapımına karşı çıktığınız o şehir hastanelerinin bugün milyonlarca insanımıza nasıl sağlık hizmeti sunduğunu görün.
Pandemi sonrası bu hastanelerin nasıl bir fonksiyon üstlendiğini izleyin.
Helikopter, uçak ambulansların ülkemizin neresinde olursa olsun, bir tek vatandaşını dahi yaşatabilmek için seferber edildiğini ve bu konuda devletin masraftan kaçınmadığını artık kabullenin.
Elbette eksik, hata, kusurlar yok değil.
Atalarımız o kadar kusur kadı kızında da olur demişler.
Lütfen, ülkenizin sahip olduğu bu zenginliği yok sayıp, diğer ülkelere karşı milletimizi aşağılamayın.
Siz kabullenmesenizde, Türkiye yakın gelecekte, tıpkı Küba gibi, sağlık, tedavi ve ilaç hizmetlerinin yurttaşına tümden ücretsiz sunulduğu bir ülke olmaya doğru hızla ilerliyor.
Yeter ki, birileri taş koymasın.
Bursa’nın caddeleri, sokakları çarşıları iki gündür mahsundu
Doğduk doğalı bu şehirde yaşıyoruz.
Ömrümüz izin verdikçe başka bir yere gitmeyi de düşünmüyoruz.
48 saatlik yasakla birlikte Bursa‘nın çarşıları, hanları, caddeleri belki de en yalnız anlarını yaşadı.
Meslektaşlarımızın sahadan çektikleri görüntüler, Büyükşehir Belediyesi‘nin kameraları, uçan kameralar Bursa‘yı hiç bu kadar boş görüntülememişti.
Ticaretin kalbinin attığı çarşılarımız, en işlek caddelerimiz mahsundu.
Şehir, sakinlerinden koptu. Evlerdeydik.
Ama bugünler de geçecek Allah’ın izniyle.
Sevdiklerimizi riske atmama adına zorunlu eve hapsolmadan en ufak bir gocunma hissetmemeliyiz.
Bursa‘nın güneşli, güzel günleri yakındır.
Yeniden çarşışarımız, caddelerimiz hareketlenecek.
Kozahan‘da, Pirinçhan‘da Tophane‘de keyifle çayımızı, kahvemizi yeniden içeceğiz.
Ama bugünlerde evde kalmak gerekiyor.
Uzmanların ve devlet görevlilerinin uyarılarını lütfen ciddiye alalım.
Sokak dostlarımıza sahip çıkan belediyelerimiz alkışı hak ediyor
Şehirlerde hareket kısıtlandı ama bizimle birlikte yaşayan sokak dostlarımız kaderlerine terk edilmediler.
Zaten bir çoğu İçişleri Bakanlığı genelgesi öncesi sokaktaki hayvanları yemsiz, susuz bırakmıyordu.
Şimdi başta Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere 17 ilçemiz can dostlarımıza bu zor günlerde sahip çıkıyor.
Bunlar bizim genlerimizden, atalarımızdan miras hasletler.
Canlının her türüne sevgiyi, merhameti, yüce dinimiz de emrediyor.
Salgınla mücadele ederken bu güzellikleri görmek de sevindirici.