Sosyal medyadaki sorumsuzluk bazen öyle düzeye varıyor ki, toplumun çoğu kesimi bundan etkilenmiyor değil.
Önceki gün yine Bursa kaynaklı bir sosyal medya paylaşımı devreye sokuldu.
Bursa’nın tek tek kimi semt adları ve sözde koronavirüs vaka sayısı, ‘Bursa Sağlık Örgütü’ isimli paylaşımla devreye alındı.
Toplumda panik havası çıkarmaya dönük bu paylaşımın şakası bile kötü.
Bursa’nın başlangıçtan bu yana dünyayı etkisi altına alan bu illete karşı son derece duyarlı bir il olduğu ve tüm kurumların da gerekli tedbirleri aldığını biliyoruz.
Vali Yakup Canbolat, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa İl Sağlık Müdürü Uzman Dr. Halim Ömer Kaşıkçı, emniyet güçleri ve ilçe belediye başkanlarının gecesini gündüze kattığı, bütün hastane çalışanlarının hayatları pahasına bu illeti kentimizden uzak tutmak için çaba sarf ettiklerini gözlüyoruz.
Önceki gün sahte paylaşıma anında yalanlama geldi.
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü sosyal medya hesaplarından böyle bir paylaşımın doğru olmadığını duyurdu.
Bursa İl Sağlık Müdürlüğü’nün iletişim servisinin son günlerde halk arasında panik çıkarmaya dönük bu tür paylaşımları takipten yorulduğunu öğreniyoruz.
Devletin her şeyi şeffaf biçimde paylaştığı bir ortamda, itibar etmemiz gereken tek makamın buralar olması gerektiğini düşünüyoruz.
Aksi halde, yayılan yalan paylaşımları devreye sokanların ekmeğine yağ sürmüş oluruz.
Bütün dünyanın savaş verdiği bu mücadeleden ülkemizin olabildiğince az hasarla çıkması en büyük temennimiz.
Doktor, cami ve imam sayılarını kıyaslamak
Son günlerde moda oldu. Kimileri sanki tetikte beklercesine klavyelere sarıldılar.
Dünyayı kasıp kavuran bir illete çözüm olsun diye Türkiye’nin doktor, hastane, din görevlisi ve cami sayılarını başka ülkelerin hastane ve doktor sayılarıyla kıyaslamak da nereden çıktı acaba?
Virüs hızla yayılırken, din görevlisi bol ya da hiç olmayan, camisi, kilisesi çok veya az ülkeleri seçmiyor ki.
Papaz sayısı az, hastane ve doktor sayısı çok olan ülkeler de bu illetin pençesinde kıvranıyor.
İtalya’nın, İspanya’nın içinde düştükleri duruma bir bakın.
Nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede, cami ve din görevlilerine olan gereksinim gibi hastane ve doktorlara da aynı şekilde ihtiyaç olduğu ortada.
Üstelik, cami ve din görevlisi sayısına kafayı takanların çoğunun bugün ülkemizdeki şehir hastanelerinin yapımına da karşı durduklarını biliyoruz.
Ömrünün bunca yıllık geçmişinde cami ve din görevlisi ile hiç işi olmayanların virüs salgınını bahane ederek zihinlerinin altındaki ‘inanç karşıtlığını’ dışa vurmaları ne büyük bir acizliktir.
Kinlerini kusmak için bir salgından bile medet umar hale gelmişler.
İnsanlığın yeterince sağlık kuruluşlarına da, sağlık çalışanlarına da din görevlilerine de ihtiyacı var.
Bırakın bunu devletler, ülkelerinin ihtiyacına göre kendileri belirlesin.
Acaba Müslüman olmayan ülkelerde bu tür kıyaslamalar yapılıyor mudur?
Zabıta’nın ‘vefa’ görevi
Türkiye koronavirüs salgınına karşı topyekun bir mücadele veriyor.
Devletin tüm kurumları devrede STK’lar da durumdan vazife çıkarıyorlar.
Ancak yükün yine kamu kurumlarında olduğunu görüyoruz.
Bursa Büyükşehir Belediyesi salgın riskinin arttığı günden bu yana bütün birimlerini harekete geçirdi.
Oluşturulan vefa hareketinde en fazla yükün yine zabıta ekiplerine düştüğünü görüyoruz.
Sokağa çıkmaları yasaklanan 65 yaş üstü kimsesiz vatandaşlarımızdan Alo 153’e gelen ihtiyaç listeleriyle markete giden zabıta memurları, hemşehrilerimizin ihtiyaçlarını aldıktan sonra kapılarına teslim ediyorlar.
Bursa bu işe çok çabuk uyum sağladı.
Yayınlanan vefa genelgesinin ardından gelen çağrılara anında karşılık veriliyor.
Toplum olarak yaşlılarımıza sahip çıkmak durumundayız.