Nail Keçili
Nail Keçili

Bana kızıyorlarmış…

Çok mutlu bir günüm, belki de hayattaki ve de son yıllardaki en mutlu günüm. Kızım ve torunlarım beni ziyarete geldiler. Hepsini ayrı ayrı bağrıma bastım. Kızım Nazlı, bazı gazetecilerin zaman zaman kendisini aradıklarını ve benim kafa yapımı sorduklarını söyledi. “Kafayı mı yediğimi zannediyorlar?” dedim. Yazılarımdan dolayı beni tanıyan gazeteci hanımlar, beyler müştekiymişler.

Bakın medyanın asil ve tecrübesiz gençleri, medya sahibi olmak, medya mensubu olmak, hele köşe yazmak, televizyona çıkıp program yapmak çok ciddi eğitim, bilgi ve tecrübe işidir. Özellikle medyanın gelişmesi son 15 yılda gerçekten bu mesleği acınacak bir hale getirdi. 1960’larda daha evvel ve daha sonra 2000 yılına kadar gazete sahipleri bu meslekte kültür ve edebiyat dalında eğitim görmüş kişilerdi. Genel yayın müdürleri  insanların saygıyla önünde eğildikleri beyefendiler veya hanımefendilerdi. Bir önemli reklam ajansının sahibi olmam ve onlara ana gelirlerini sağlamama rağmen rahmetli Abdi İpekçi ile karşılaştığım zaman kenara çekilir yol verirdim. Nezih Demirkent, Hürriyet gazetesinin patronu gibiydi. Ustalığı tartışılmazdı. Güneri Civaoğlu’nun Tercüman gazetesi genel yayın müdürü olduğu zaman Tercüman 1 milyon net satışa ulaşmıştı. Rahmetli Ufuk Güldemir gerçek bir medya virtüözüydü. Hem televizyonculukta, hem basılı medyada çok güçlü bir adamdı. Bir saymaya başlarsam kimleri gördük, tanıdık. Kimler bizim hocalığımızı yaptı. Erol Simavi, Haldun Simavi ve Kemal Ilıcak gazete patronları olarak doğuştan bu mesleğin içinde yetişmişlerdi. Dinç Bilgin, gerçek gazeteciydi. Mustafa Özkan sıfırdan yetişmiş bir duayendi. Bu patronlar her Allah’ın günü gazetelerini başından sonuna kadar kontrol etmeden dağıtıma sokturmazlardı. Bir gazeteci bir insanın geçmişini, başından geçenleri kafayı yemesine sebep olacak kalleşlik ve küstahlıkları bilmeden yorum yapıyorsa, gerçek gazetecilikten hiç nasibini almamışsa, o meslekte ona yer veren ve kendilerine gazete patronuyuz diyen zevata artık hiçbir şey söylemiyorum. Türkiye’de medya kesin bir revalüasyona ihtiyacı olan belki de tek meslektir. 

Kendime bakıyorum, 1968’den bu yana seçtiğim yolda, kurduğum şirketlerle ne ilginçtir ki, bir gün dahi başarısız olmamışım. Kuruşuna kadar vergisini, sigortalarını ödeyen çalışanların her türlü imkânını temin eden, huzur içinde mekânlar tahsis etmiş bir işadamı olmuşum. Bugün beni tanımayanlar minicik bir vakit ayırsalar ve doğru yanlış hakkımda bilgiler veren internet programlarına girseler hem ne yazacaklarını bilirler, hem ne söyleyeceklerini öğrenirler. 

Bugün çok keyifli bir günüm. Torunlarımla, kızımla ve ailemle birlikte olma fırsatını Allah bana nasip etti.

İnsanın aile bireylerinin saçına, yanağına, eline elini değebilmek dahi büyük bir mutluluk…

Allah sağlıklı bir vücut nasip etsin. Yaşanabilecek imkânı daim kılsın ve zamanı gelince de acısız bir ölüm versin.

İşte keyif bu…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X