İki yıl oldu herhalde, yakın arkadaşımız Serdar Cümbüş’ü aradım. “Mustafa’nın kalbi yine zorlamış galiba. Doktorlar ameliyat da etmiyorlarmış.” Konuştuk Serdar’la, çok huzursuzlaştım. O gün bugündür çocuğunu daima merak eden bir baba gibi kendi çapımda hep takip ettim Mustafa’yı. Son senelerde dolandırılıp Marmaris’e yerleştiğimden bu yana pek görüşemiyorduk. Bir ay evvel telefon etti. “Yelken yarışı için geliyorum Marmaris’e ben de seni çok özledim” dedi. İşle ve sağlıkla ilgili bir tek kelime konuşmadık. Zaten başımdan geçenlerden sonra Koç Holding’le iş ilişkilerim de kesilmişti. O tarihlerde denk gelen Mustafa’nın yönetim kurulu başkanlığı döneminde fahri danışmanlığın dışında hiçbir iş yapmadık. Bu konuda da Mustafa’yı zorlamadım.
1970’li yıllarda baba dostum Vehbi Koç’la işlerimi beğenerek başlayan çalışmalarımız senelerce sürdü. Bana hep “Geç şu Yahudi’yi göreyim seni” derdi. Yahudi dediği reklamcılık mesleğinin ana duayeni sayılabilecek Eli Acıman’dı. Bir iş dolayısıyla Vehbi Bey ona kızmış, işlerini kesmişti. Bir süre sonra Vehbi Koç’a bir yazı yazdım ve Cenajans’ın Manajans’ı solladığını yazdım. Yazıyı alır almaz Taksim’deki ofisime baskın yaptı. Muhasebe müdürümü çağırttı. Beni de odadan dışarı çıkartarak doğru söyleyip söylemediğimi kontrol etmiş. Tebrik etti. Vehbi Koç’un tebriğini almak çok büyük bir başarıdır. Ne kadar büyük bir başarı olduğunu soralım Rahmi Bey’e hiç Vehbi Bey tarafından tebrik edilmiş mi? Uzun yıllar Vehbi Bey’i bu dünyadan kaybedinceye kadar bir baba-oğul gibi yaşadık. Bu arada yaşça benden küçük olan Mustafa da holdingle ilgili şirketlerde görev almaya başlayınca dostluğumuz daha da pekişti. Daha sonra da gerçekten samimi iki arkadaş olduk.
Küçük bir yayın organı Mustafa’nın hayata veda haberini kötü bir espriyle vermek istemiş. Böyle işler olduğu zaman içimden ana avrat küfretmek geçer. Onla da tatmin olamam. Bu haberi kaleme alan iblis kimse evire çevire dövmek isterim. Benim için de ve benimle de ilgili menfi haberlerin Mustafa hep karşısında olmuştur. Beni hiçbir zaman sıkıntılı ve kötü günlerimde yalnız bırakmamıştır. Jestleri tartışılmazdı. Şimdi iyi dinleyin beni. Kimseye söylememi istemedi ama ben kompleksli bir adam değilim. Hayatta çok dostuma maddi ve manevi büyük desteklerim olmuştur. Birçok insanı sırtımda taşımışımdır. Evlerimde, teknelerimde, uçaklarımda misafir etmişim, sanki babamın oğulları gibi onlarsız yaşamamışımdır. Mustafa’nın hiçbir şeye hiçbir zaman ihtiyacı olmamıştır. Onun ihtiyacı manevi desteklerdir. Bir de bizim evde pişen bulgur pilavına bayılırdı.
En kötü günlerimden biriydi.
Her şeyime el konulmuş. Teker teker şirketlerim gümbürtüye gidiyor. Maaş ödeyecek beş kuruşum yok. İnanılmaz bir sıkıntıya düşürülmüşüm iblisler tarafından. Sabahleyin Serdar telefon etti. “Ağabey şimdi Mustafa aradı beni, bir işimiz vardı buradan senin hissene düşen miktarı sana göndermemi söyledi. Ofisinde bekle, kimseye de bundan bahsetmesin geri ödenecek bir para değildir dedi.” Bir çanta geldi, açtım içini, o sene sonuna kadar beni yaşatacak bir destek parası yolluyor. Nezaketi de cabası, çünkü biz onunla hiçbir iş yapmamıştık.
Mustafa’nın bende üç önemli hatırası var. Birincisi kötü günümdeki maddi desteği. İkincisi paylaştığımız ve yaşadığımız hatıralar. Üçüncüsü de Marmaris’e yerleşme kararı verdiğim zaman özel bir indirimle beni sahibi yaptığı Fiat araba. Buraya yerleştikten sonra tuhaf bir biçimde arabayı pamuklar içerisinde hep sakladım. Dün yardımcım Apo’ya dedim ki; “Apo ben artık bu arabayı hayatımın sonuna kadar Mustafa’nın bir nevi hatırası olarak ne atarım ne satarım. Allah da bana sattırmasın.
Bir ay evvel Marmaris’e yarışlara geldiği zaman kırk kilo vermişti. Çok sevindim. Onun için bütçemi aşarak aldığım yiyecek ve içeceklerin hiçbirini ortaya çıkarmadım. Ertesi gün bir yarış daha vardı. “Yarış sonrası sana geleceğim” dedi etrafımızda kimse olmadan baş başa biraz dertleşelim. Geç saatte telefon etti. Hiç rüzgâr yoktu, bıraktım yarışı Antalya’ya geldim. Golf seyredip biraz dinleneceğim.” Ben de ona “Keyfine bak Mustafa, sen canın ne isterse yapmayı hak etmiş bir insansın, istediğini yap. Beni yediğim dayaklar yaşlandırdı. Şeker hastası yaptı ve çok yordu. Önemli olan tek şeyin de sağlık olduğunu yaşayarak öğrendim. Aman kendine dikkat et” dedim. Telefonda sevgi dileklerinde bulunduk birbirimize ve sabahleyin Apo uyandırdı beni. “Kötü bir haber var beyefendi Mustafa Bey’i kaybettik.” Aklımın kenarına zerre kadar benim canım kardeşim Mustafa gelmedi. Kafamın içindeki Mustafaların listesini düşündüm. Sonra mahvoldum.
Görgü kurallarıyla, efendilikle, mütevazılıkla, zenginliğin hazmedilirliğiyle ilgili anam babam dahil hepsinden daha etkili olduğunu gördüğüm insan Mustafa Koç’tur. Başarısı ve Koç Holding’de yaptıkları dünya listelerine giren başarılı insanların en başında gelmelidir. Gençlerimiz, yeni zenginlerimiz, işadamlarımız onu örnek almalıdırlar. Sana sarılıyorum ve alnından üç defa öpüyorum Mustafa. Görüşmek üzere.