Piyasaya çıktığı ilk yıllarda siyah-beyaz, tüplü ve hacmen oldukça büyük olması sebebiyle ‘Kara Kutu’ olarak anılan televizyonlar, teknolojinin gelişmesiyle yerini ince ekranlara bıraktı. Tabii teknolojinin günümüzdeki kadar gelişmediği yıllarda insanların en büyük aktivitesi, tüm aile bireyleriyle akşam televizyon karşısına kurulup ekrana ne gelirse onu izlemekti. Bugün geldiğimiz süreçte neredeyse herkesin cebinde akıllı cep telefonları ve sayısız uygulamalardan olacak ki, istediğimiz yerde ve zamanda neyi merak ediyor yahut izlemek istiyorsak açıp bakabiliyoruz. Şimdi sayıları oldukça fazlalaşan ve internet erişimiyle ulaşabildiğimiz dijital platformlar, daha şimdiden geleneksel televizyon yayıncılığına rakip oldu bile. Görünen o ki önümüzdeki yıllarda önüne de geçecek…
Televizyonda izlediğimiz ortalama 140 dakikalık bir dizinin, en az ilk yarım saati zaten bir önceki bölümün geniş özeti. Tabii dizi boyunca araya giren minumum 15 dakikadan üç periyodluk reklam eklenince abartmadan söyleyebilirim ki 70-80 dakika daha ekstradan zamanımızdan çalınıyor. Günümüzde tahammül ve bekleme seviyemiz toplum olarak o kadar azaldı ki, yapımcıların izleyenleri bu kadar bekletmeleri ters tepti ve tepecek.
Hepinizin adını en az bir kere duyduğu Netflix dijital platformu, 2020 yılı ilk çeyreği Türkiye abone sayısı rakamlarını açıklamış. 1 milyon 700 bin. Müthiş bir rakam. Ve bu kişi sayısı ücret karşılığında abone olabiliyor. Çünkü verdiği ücret karşılığı istediği zaman istediği yerden reklamsız bir şekilde film, dizi veya belgesel izleyebiliyor. Televizyonun bize dayattığı şu saatte bu diziyi, bu saatte şu programı izleyebilirsin demiyor. Sayısı oldukça fazla yapımlar arasından kullanıcısına seçenek sunuyor. Hepimizin televizyon ekranlarından severek izlediğimiz bir çok ünlü oyuncu da artık bu tür mecralarla sözleşme imzalamaya başladı. Teknolojiye kafa tutmak yerine ona uyum sağlamak bence bu süreçte yapılması gereken bir hareket olur. Dijital platformlar, her geçen gün ağırlıklarını daha fazla hissettiriyor. Gelecek bence internette. Çok yakın olmasa da gene yakın bir gelecekte televizyon büyük şekilde değer kaybedecek. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
**
Güzel ama eksik komedi
Atv’nin yaz dizisi olarak izleyiciyle buluşturduğu Gençliğim Eyvah’ın yayınlanan ilk iki bölümünü izledim. İzlerken de beğendim. Ama beğenmemin sebebi dizide geçen komik replikler değil, Cengiz Bozkurt ve Levent Ülgen gibi iki usta oyuncunun performansı oldu. Burak Tozkoparan, Erdem Kaynarca, Kemal Uçar ve Elif Doğan gibi genç oyuncuları da kadrosunda barındıran dizide bana göre senaryo değil, oyunculuklar güldürüyor. Evet komedi yapmak ülkemizde oldukça zor bir sektör. Ama zamanında izlediğimiz Leyla ile Mecnun, Kardeş Payı, İşler Güçler gibi başarılı komedi dizilerinden sonra, içine düşülen zor durumlardan güldürmeyi amaçlayan yapımları pek özgün bulmuyorum.
Mesela Gençliğim Eyvah dizisinde, ezeli rakip iki kebapçının birbirleriyle tatlı çekişmeleri konu edinirken birden yurt dışından gelen ve daha önce varlığı hiç bilinmeyen bir İtalyan çocuk senaryoyu döndürmeye başladı. Evet, bu yapılabilir. Ama benim beklentim oyuncuların birbirlerini itip kakması veya yere düşmesine gülmek değil. Öyle orijinal ve komik replikler oyunculara söyletilmeli ki yüzümüzde tebessüm değil kahkaha attırmalı. Az önce dediğim gibi henüz iki bölüm yayınlandı, belki de ilerleyen bölümlerde daha komik, esprisi bol bölümler izleriz. Sonuç olarak diziyi ve konusunu beğendim, oyuncu kadrosu çok iyi seçilmiş ama diyaloglara biraz daha ayar verilmeli.