Altan Kutucu
Altan Kutucu

Kral çıplak!

Finallerin, ülkemizde yapıldığı bir Avrupa Şampiyonası’nı, Slovenya’nın sürpriz şampiyonluğu ile geride bıraktık. Öncelikle, bu şampiyonayı başarılı bir şekilde organize eden Türkiye Basketbol Federasyonu’muzu tebrik etmek lazım. Şampiyonluğu en çok isteyen takım olan Slovenya’nın nağmağlup kazanması tam bir “hak edenin hak ettiğini alma” hikayesi idi. Çok sayıda eksiği de olsa finallerin takımı Sırbistan’ı yenmek hem de şimdiye kadar hiçbir başarısı olmayan bir ülke için çok büyük bir hamleydi. Yarıfinalde artık yaşlanmış ama kibirini devam ettiren ve Slovenleri küçümseyen, bu maça motive olmamış İspanyolları, basketbol dersi vererek imha eden Slovenler, taraflı tarafsız tüm basketbolseverlerin takdirini, sempatisini kazandılar. 3.’lük maçında, bronz madalyayı bu turnuvada yine beklenenin üzerinde sonuç alan Rusya’yı yenen İspanya kazanarak, bu jenerasyonunun belki de son kürsüsünü gördü. 3.’lük maçı ile Final maçının skorlarının aynı (93-85) olması da ayrı bir ilginçlikti.

Sloven takımında Sırp koç İgor Kokoskov’un (son 17 yılı NBA’de geçen koç, 2004-2005 sezonunda Karadağ Milli takımında Obradoviç’in yardımcılığını da yaptı) kendi ülkesine karşı şampiyonluğu kazanması ve  maçlardaki sakinliği çok dikkat çekiciydi. Bu, oraya buraya saldıran hakemleri sürekli taciz eden ve hep bir aksiyon halinde olan bazı koçların aksine böylede başarılı olunacağının bir belgesi gibiydi. Özellikle final maçının son 5 dakikasında turnuvanın MVP’si seçilen ve o ana kadar 35 sayısı olan Goran Dragiç’i aşırı yıpranmasını ve o anlarda takıma zarar verdiğini görerek kenarda tutan ve verdiği riskli ama doğru karar ile şampiyonluğu kazanan bir koç olarak akıllarda kalacak. Şampiyon takımda MVP dışında dikkat çekenler, 18 yaşındaki  müthiş çocuk, basketbolun her yönünü oynayabilen Real Madrid’li Luka Donçic. Büyük tecrübesi ile savaşçı Gasper Vidmar ve finalde müthiş oynayan Klemen Prepeliç. İlginç bir not ise Prepeliç’in 2 yıl önce, Vidmar (Banvit’te devam ediyor) ve Edo Muriç’in  (Anadolu Efes’e transfer oldu.) geçen sene bizim ligimizde Banvit takımında forma giymeleriydi. Turnuvanın en heyecan veren oyuncuları ise küçük yaşları ve müthiş yetenekleri ile Sloven Luka Donçic (18 yaş) ve Letonyalı Kristaps Porzingis (22 yaş) idi.

Gelelim Kral neden çıplak; 2 milyon nüfuslu ülkelerden Slovenya şampiyon, Letonya da turnuvanın yükselen değeriyken, 80 milyonluk ülkemizin liginde bu kadar çok yabancı oynama kararının kulüplerden gelen baskılar ve seçim yatırımı olarak düşünen bundan önceki federasyonumuz işin buralara geleceğini tahmin etmeliydi. Ancak bu şampiyonada ortaya çıktı ki, takımlarında süre ve sorumluluk alamayan oyuncuların durumu Milli takıma çok ama çok olumsuz yansıdı ve gelecekte daha da kötüye gidecek gibi duruyor. Yendiğimiz Belçika ve Büyük Britanya ile ülkemizde oynamasak kazanıp kazanmayacağımız soru işareti iken kendimizi kandırmayalım, şapkamızı önümüze koyup bir an evvel çözümler üretmemiz gerekmekte. Devletimiz ülkeyi tesise boğdu, bunu kimse inkar edemez. Ülkemizde düzenlenen çeşitli şampiyonalar ve uluslararası turnuvalar ve hükümetin spora yatırımları ile yurdun her yanı tesise doydu. Hatta tesis çöplüğü olmaya doğru gidiyor. İlk başta bu tespit doğruydu. İyi sporcular, olmayan tesislerde yetişemezlerdi ve bu tesisler yapıldı. Fakat, yine başarı gelmiyor sadece devşirme sporcular ile biraz kıpırdanma var. Bu şu demek; artık tesise değil yetiştirici antrenöre yatırım yapmalıyız. Bizde maalesef altyapıda ucuz olsun diye beden eğitimi bölümünde okuyan daha kendine bir yol çizme arayışında çaylak öğrencilere antrenörlük yaptırılıyor. Oyunculara basketbol temelden eksik ve yanlış öğretiliyor. İlk adım buralarda en ehil antrenörlere görev verilmeli ve en yüksek ücreti bunlara ödemeliyiz  ki, bu antrenörler hep üstyapıda iş aramasınlar ve bu işe yatırım yapsınlar. En önemlisi de ülkemizde spor yöneticisi çok az hele profesyonel olanı hemen hemen hiç yok. Kulüpler bu işleri bu yöneticilere bırakmalı ama bu böyle olmuyor. Kulübün başındakiler parayı biz veriyoruz biz karar veririz mantığıyla hareket ediyor ve kulüplerin borç batağında olmasının en büyük nedenlerinde biri belki de en önemlisi bu. Federasyon, yönetici yetişmesi ile ilgili organizasyonları muhakkak yapmalı ayrıca oyuncu menajerleri ile ilgili düzenlemeler oluşturulmalı. Bu menajerleri, oyuncuları oynayacakları değil çok para kazanacakları takıma pazarlamaları bu işlerin buraya gelmesindeki etkenlerden biri. Avrupa’da Türk oyuncuların serbest oynayamaması bizim oyuncuların yabancı statüsüne sokulması oyuncularımıza bir pazar oluşmasını engelliyor. Bu yıl uygulanacak deplasmanlı gençler ligi projesi de ligde süre alamayan genç oyunculara bir nefes olsa da, Milli takım ve  üst yapılar için bir ilaç olabilecek mi? Tartışılır. Erken bir hükme varmamak lazım. Bunu bu sene yaşayıp göreceğiz, yine ligde takım sayısı arttırılsın önerileri de sadece kalitesiz yabancı sayısını arttırır. Kulüpler işin kolayını seçerler ve takımları yabancılar ile doldururlar. Burada görünen köy kılavuz istemiyor. Bu yabancı sayısı çok acil azaltılması gerek.

Haftaya görüşmek üzere…  

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X