Akademik Bakış
Akademik Bakış
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Trump’ın Gazze planı ne anlama geliyor?

Köşe Yazısını Dinle
Doç. Dr. İsmail Akdoğan Bursa Teknik Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü [email protected]

Başkan Donald Trump, 20 Ocak’ta göreve gelir gelmez, önceki başkanlık döneminde olduğu gibi ABD’nin yalnızca düşmanlarını değil, aynı zamanda müttefiklerini de rahatsız eden davranışlar sergilemeye başladı. Kanada ve Meksika’ya yüzde 25 gümrük tarifesi uygulama kararı, Avrupa Birliği’ne(AB) de gümrük tarifesi uygulamayı düşündüğünü açıklaması ve Çin’e yüzde 10 gümrük tarifesi uygulaması ve Panama Kanalı’nın yönetiminin yeniden ABD yönetimine geçmesi gerektiğini belirtmesi, Trump’ın ilk icraatlarından birkaçını oluşturuyor. Bunlara bir yenisini ekleyen Trump, Gazze’nin ABD yönetimini altına girmesi gerektiğini ifade etti. Yeni yönetimin Orta Doğu ve İsrail hakkında yaptığı açıklamalar, ABD’nin bölge politikasının merkezinde İsrail’in menfaatlerinin yer aldığı, bölge ülkeleri ve Filistin halkının güvenlik ve istikrarının hiçe sayıldığı anlaşılmaktadır. Bu kanaati pekiştiren gelişme ise ikinci Trump yönetiminde ABD’yi ziyaret eden ilk devlet başkanının Binyamin Netanyahu olması ve ziyaret sırasında yapılan açıklamalardır.

Gazze planı nedir, ne değildir?

4 Şubat’ta İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Washington’u ziyareti kapsamında yapılan ortak basın toplantısı sırasında Trump, Gazze’ye ilişkin planını dünyaya ilan etti. Bu plan, özetle yaklaşık iki milyon Gazze halkının bölgeden zorla çıkarılarak Mısır ve Ürdün’e yerleştirilmesini ve ABD’nin bölge yönetimini devralmasını öngörmektedir. Trump, bu kararına ilişkin gerekçe olarak milyonlarca insanın bölgede ölümle baş başa kalmasını engellemeyi ve Gazze’nin yeniden inşa edilmesini sağlamayı göstermektedir. Gerçek şu ki, Gazze’nin büyük bir yıkıma maruz kalmasının, binlerce insanın soykırıma uğramasının ve milyonlarca insanın zorunlu göçe tabi kılınmasının temel sebebi, İsrail’in Siyonist emeller doğrultusunda şekillenen dış politikasıdır. Ancak Trump, İsrail’i bu yıkım ve katliamdan sorumlu tutmak ve onu dizginlemek yerine, bölge halkının Gazze’de yerleşik olmasını sorun kaynağı olarak göstermekte ve çözümü Filistinlileri Mısır ve Ürdün’e zorla yerleştirmekte aramaktadır.

Aslında söz konusu plan, ABD ve İsrail’in ortaklaşa üzerinde çalıştığı iyi niyetten uzak, Siyonist eksenli art niyetli bir plandan ibarettir. Plan, tarihi Filistin topraklarından tüm Filistin halkının sürülmesi ve İsrail devleti ile Yahudi yerleşimcilere yeni topraklar kazandırmaya dönük gizli bir amacı taşımaktadır. Ancak herkesin bildiği Washington ile Tel Aviv arasındaki bu sır, Gazze’nin yeniden inşası kisvesi altında dünyaya sunulmaktadır. Ne var ki, plana ilişkin yaptığı konuşmada Trump, Gazze’nin boşaltılmaması durumunda yüz yıllık çatışmada başa dönüleceğini vurgulayarak, tarihi çatışmanın kaynağını İsrail saldırganlığı ve yayılmacılığı karşısında kendi topraklarını korumaya ve hayatta kalmaya çalışan Filistin halkında aramaktadır. Bizatihi Filistinlilerin kendi topraklarında yaşamalarını, asırlık çatışma ve savaşın temel sebebi olarak gören bir zihniyetin önerebileceği çözümün, bölgenin Filistinlilerden temizlenerek İsrail’e teslim edilmesini ihtiva etmesine şaşırmamak gerekir. Halbuki Ocak ayının ikinci haftasında ABD, Mısır ve Katar’ın arabuluculuğunda İsrail ile Hamas arasında ateşkes anlaşması imzalanmış, karşılıklı rehinelerin takas edilmesinin ardında Gazze halkının terk etmek durumunda bırakıldığı topraklarına dönüşü üzerinde uzlaşılmıştı. Fakat açıklanan plana bakıldığında ABD ve İsrail’in ateşkes anlaşması hükümlerine sadakat göstermemeleri bir yana, daha da ileri giderek bölge insanını sürmeyi düşündüklerine tanık olunmaktadır.

Daha önce de Trump, ilk başkanlık döneminde(2017-2020) görevinin son yılında giderayak benzer muhtevaya sahip başka bir plan açıklamıştı. Asrın Anlaşması şeklinde uluslararası kamuoyuna açıklanan bahse konu plan da Filistin halkını yok sayarak İsrail’e yeni topraklar kazandırma ve İsrail’in Arap ülkeleri tarafından tanınmasını sağlama amacı taşımaktaydı. Bu planın kısmen amacını ulaştığını söyleyebiliriz çünkü bazı Arap ülkeleri (BAE, Bahreyn, Sudan ve Fas) İsrail’i tanıyarak diplomatik ilişki tesis etmişlerdi. Şimdi de benzer bir sürecin işletileceği öngörülebilir. Kısacası, “Gazze planı nedir, ne değildir” sorusuna verilebilecek kaçınılmaz yanıt: İsrail’e yeni topraklar kazandırmaktır, Gazze’yi yeniden inşa ve imar etmek değildir. Nitekim İsrail Savunma Bakanı Katz, orduya talimat vererek Gazze’den insanlarının gönderilmesi sürecinin başlatılmasını istedi.

Uluslararası kamuoyu nasıl tepki verdi?

Filistin halkını Gazze’den sürmeyi ve ABD askerlerini gerekirse yerleştirmeyi içeren plan, uluslararası kamuoyunda büyük tepki topladı. Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün eşzamanlı olarak bu planın kabul edilmesinin ve hayata geçirilmesinin söz konusu olamayacağını belirterek bahse konu planı kınadırlar. Ayrıca Suudi Arabistan, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti kurulmadan, İsrail’le diplomatik ilişkilerini normalleştirmeyeceğinin de altını çizdi. ABD ziyareti esnasında Netanyahu ise Suudi Arabistan’la diplomatik ilişkileri tesis etmeye yakın olduklarını ifade etmişti. Benzer şekilde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da söz konusu planın ne Türkiye ne bölge devletleri tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını ve tartışılmasının bile abesle iştigal olduğunu belirtti. Diğer taraftan İspanya, Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkeleri, Filistin halkının zorla başka bir yere taşınmasının uluslararası hukukun açık ihlali olduğu ve iki devletli çözümü yok saydığı için kabul edilemez olduğunu ifade ettiler. ABD’nin iki büyük rakibi Çin ve Rusya da açıklanan öneriyi kabul edilemez bulduklarını, iki devletli çözümden yana olduklarını belirttiler.

Gelen bu uluslararası tepkiler üzerine ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD’nin Gazze’yi devralma ve buraya asker konuşlandırma gibi bir amacının olmadığını, temel amacının bölgenin yeniden yapılandırılması olduğunu ifade etti. Aynı şekilde Trump da bölge halkının başka bir ülkeye yerleştirilmesinin geçici süreliğine olacağını yönünde açıklama yaparak yumuşatma yoluna gitti. Sonuç olarak her ne şekilde olursa olsun, ABD’nin bu planının işgal, ilhak ve sürgün anlamına geldiği tespitini yapmak gerekir.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X