Daha genç ve daha kırılgan olduğum yaşlarımda babamın verdiği bir öğüt, o günden beri aklımdan hiç çıkmaz.
“Birisini eleştirmeye kalkıştığında” dedi bana, “şu dünyada her insanın senin bulunduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını aklından hiç çıkarma.”
“Muhteşem Gatsby” edebiyat tarihinin en etkili romanlarından biri olarak gösterilir. ABD’li yazar Scott Fitzgerald’dan insanlığa sunulmuş bir “umut manifestosu…” Zira hikâyemizde birçok yerde “yeşil ışık” bizi umuda yani geleceğe bağlıyor…
Hikâye 1920’lerin Amerikası’nda geçiyor. O yıllarda, Amerikan ekonomisi serpilip, büyüyor, dünyaya açılıyor, genişleme zengini daha zengin, fakiri ise daha fakir yapıyordu. Para ve ekonominin kontrolü kaybolmuş, gelir dağılımı bozulmuş, büyük şirketler yolsuzluk ve kuralsızlığı ele almıştı. Kölelik düzeni ise tam gaz devam etmektedir. Bugünün “tüketim toplumu” dediğimiz gösteriş ve eğlence kültürü kozasından çıkmıştır. “Varoluş değeri” yerini “gösteriş değerine” bırakmaktadır. Toplumsa sosyal bir çöküşün sinyallerini vermektedir… Bu ekonomik düzen içerisinde kaçakçılık ve organize suç şebekeleri ortaya çıkmış, borsa ekonomisi vasıtasıyla üretime dayanmayan, sanal bir zenginlik hüküm sürer olmuştur. Klu klux klan gibi ırkçı topluluklar ülkenin özgürlük, demokrasi gibi öz değerlerini yozlaştırıyor, tek değerin de “maddi zenginlik” olduğu hayali bir refah düzeni kurulmaya çalışılıyordu. Eski bürokrasinin konakladığı “East Egg” ve yeni bürokrasinin konakladığı “West Egg” kıyasıya çarpışıyordu!! Özgür bir ortam bulamayan yazar ve sanatçılar ise Avrupa’ya göç ediyordu. Çünkü Doktor Eckleburg’un gözleri durmaksızın sizi izliyordu…
Fitzgerald işte bu dönemi caz müziğin de ortaya çıktığı “Caz Devri” olarak adlandırmaktadır. Ancak ilerleyen yıllarda 1920’li yılların gençleri “yitik kuşak” olarak adlandırılacaktır. Çünkü bu kuşak kendini ne geçmişe ne de geleceğe ait hissediyordu…
Bu koşullar altında ekonomi, Amerika ve dünya tarihinin en büyük krizlerinden biri olan 1929 Büyük Buhran’ı yaklaşmaktadır. Çünkü, gerçek olmayan dünya gerçek dünyayı sarhoş etmiştir. Fitzgerald’da bu çöküşü önceden haber verdiği için ekonomi literatürüne “Gatsby Dalgası” kavramını kazandırmıştır. “Gatsby Dalgası” adım adım yaklaşmaktadır !!..
Kahramanımız Jay Gatsby de bu sisli ortamda zengin olmuş, kaçak içki yapan, sahte hisse senetleri satmaya çalışan ve borsa üzerinden türeyen zenginlerden birisi olmuştur. Ancak ehli keyf Gatsby, olağanüstü, “belki de gerçeklikten kopuk” ama yine de ışık saçan bir umut etme yeteneği olan, huzursuz bir romantiktir… Askerlik yıllarından kalma saplantılı bir aşkı vardır. Aşık olduğu Daisy Buchanan’a ulaşabilmek adına devasa konağında yüzlerce kişinin katıldığı ve katılımın tüm New York halkına açık olduğu ihtişamlı partiler vermektedir. Partilere katılan herkes için Gatsby esrarengiz bir milyonerdir. Bu genç ve esrarengiz milyonerin servetini nasıl kazandığı ise bilinmemektedir. Onun tek amacı ise eski ve tek aşkı Daisy’e ulaşabilmektir… Daisy ise: “bu dünyada bir kızın olabileceği en iyi şey, güzel, küçük bir aptal olmaktır”, sözleri ile faydacı “Amerikan Rüyası’nın” kanlı, canlı halini bize göstermektedir. Ancak yine de Daisy, Gatsby için sahte rüyalarının gerçekleşmesini temsil etmektedir.
Peki sis perdesi aralanacak, Gatsby ve Daisy geçmişin tozlarını silkecek, yeşil ışığa, umuda, yeni bir dünyaya ilerleyecek midir ?? Gatsby’nin tutku dolu, çocuksu hayali gerçekleşecek, umut, dostluk ve aşk mı kazanacak yoksa Amerikan rüyasını temsil eden hissizlik, bencillik, saldırganlık mı kazanacaktır ??
Ancak burada karşımızda bir sorun vardır… Birinci Dünya Savaşı yıllarında Gatsby’den haber alamayan Daisy, Tom Buchanan adında, zengin ancak aptallık ve zulme yaklaşırcasına hissiz olan bir adamla evlenmiştir… Tom Buchanan kibirli bir milyoner, bencil ve umursamaz bir kişiliktir. Gatsby ve Daisy arasındaki ilişki tekrardan alevleninceyse Daisy bir karar verme noktasına gelecektir. Bir tarafta geçmişten bu yana zengin olan kocası Tom Buchanan ve Amerikan Rüyası diğer tarafta ise eski ve tek aşkı Jay Gatsby… Lâkin olaylar pek iyi gelişmeyecektir… Gatsby sonradan kazanılan bu zenginliğin ona, zengin olarak doğmuş insanların sahip oldukları ayrıcalıkları veremeyeceğini acı bir biçimde kavrayacaktır.. Bu açıdan Gatsby, fakirken çok özendiği ama alamadığı oyuncağı zenginleşince almaya çalışan bir çocuğa benzeyecektir. Zenginleşince alacağı oyuncağı yine alamayacak ve işler daha kötüye gitmeye başlayacaktır. Gatsby’nin kirli bağlantıları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar. Tüm servetini kaybeder ve Tom Buchanan’ın kışkırtması ile George Wilson adında bir tamirci tarafından vurularak öldürülür !!.. Gatsby’nin aşkına kavuşabilmek uğruna biriktirdiği tüm zenginlik de onunla birlikte yiter, gider…
Gatsby’nin ölümü sahte Amerikan dünyasının da çöküşüdür !! Gatsby’nin ölümü ile çocuksu aşk ve umut da kaybetmiştir. Tutku dolu çocuksu hayali sonunu hazırlamıştır… Ve acıdır ki Gatsby’nin verdiği ihtişamlı partilere katılanlardan tek biri bile Gatsby’nin cenazesine katılmamıştır… Böylelikle bütün sis perdesi ortadan kalkmıştır… Sahte, şatafata dayalı içi boş Amerikan rüyası çökmüştür… Ancak Gatsby daima “Yeşil Işığa” inanmıştır !! Hikayedeki Tanrısal Gözümüz “Nick Carraway” ise Gatsby’nin umuda olan inancını şu sözlerle ifade etmişti:
Ve orada oturmuş eski, bilinmeyen dünya üstüne derin derin düşünürken, Daisy’nin rıhtımının ucundaki yeşil ışığı ilk keşfettiğinde Gatsby’nin uğradığı şaşkınlığı düşündüm. Bu mavi çimenliğe gelene kadar çok uzun bir yol katetmişti ve düşü gözüne öyle yakın görünmüş olmalıydı ki onu uzanıp eliyle kavrayamaması söz konusu bile olamazdı. Bu düşün çoktan geride kaldığını; şehrin ötesinde, cumhuriyetin kara tarlalarının gecenin içinde serilip uzandığı o engin belirsizlikte kaldığını bilmiyordu…
“Gatsby, yeşil ışığa, yıldan yıla önümüzden geri çekilen o heyecan verici geleceğe inanıyordu. O zamanlarda aklımıza gelmiyordu bu, ama fark etmez – yarın daha hızlı koşacak, kollarımızı daha da ötelere uzatacağız… Ve derken güzel bir günün sabahında…
Böylece akıntıya karşı kürek çekerek, durmaksızın geçmişe doğru sürükleniriz…”
Kalbimizi burkan bu pasaj ile biter Muhteşem Gatsby’nin Hikâyesi… Tom ve Daisy üzerinden ifade edilen umursamaz ve yozlaşmış Amerikan toplumunu hemen bir kaç yıl sonra büyük acılar, krizler, kıtlıklar beklemektedir. Yazar Fitzgerald’ın Gatsby üzerinden ifade ettiği umut, aşk, özgürlük kavramlarının değeri ise ancak Büyük Buhran’da yaşanan acılardan sonra kavranabilecektir. Çünkü Tom ve Daisy Buchanan üzerinden ifade edilen gösteriş toplumu eşyaları ve yaratıkları ezip geçiyor, sonra paralarına, sonsuz umursamazlıklarına ya da onları her ne bir arada tutuyorsa ona sığınıp kendi pisliklerini başka insanlara temizletmeye devam ediyorlardı. Gatsby ise “akıntıya kürek çekerek” ölümü pahasına bile olsa sahte gösteri toplumuna yol gösteriyordu. Hiçbir zaman yeşil ışığa inanmaktan vazgeçmemişti…
Günümüz dünyası üzerinden değerlendirdiğimizde Gatsby’nin inanmaktan vazgeçmediği yeşil ışık bugün ABD’yi dünyanın en büyük ekonomik gücü haline getirmiştir. Kim bilir belki de; ahlaki yozlaşmanın tavan yaptığı, ekonomik ve sınıfsal çelişkilerin belirgin hale geldiği, umuda, özgürlüğe değer verilmediği, içi boş gösterişin ve sanal ekonominin yüceltildiği bugünlerde, bizim de Muhteşem Gatsby’nin “yeşil ışığa” ve “iyi bir insan olmaya” inanmaktan vazgeçmeyen hikâyesinden çıkarmamız gereken “umut” ve “ders”ler vardır…