Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Anlayana sivrisinek saz…

Anlamayana davul zurna az diye bir söz vardır. Davul Şaman kültüründe kötü ruhları kovmak için kullanılmış ve köken olarak bir türk çalgısıdır. Zurna ise 3 bin yıllık tarihi olan ve İran, Azerbaycan bölgesinden türediği sanılan bir çalgıdır. Konumuza gelirsek:
Bir takım olaylardan ders çıkartarak yeni bir yapılanma içine giren her insan bunun meyvelerini toplar. Son yüzyıl içerisinde teknoloji inanılmaz ilerlemeler kaydetti. Telefon, radyo, televizyon, bilgisayar,internet, görüntüleme teknikleri her geçen gün yenilikler ile karşımızda. Yeni enerji kaynakları bulma, yapılaşma, ulaşım, motor dünyasındaki değişim baş döndürücü hızda. Hayatımızı kolaylaştırma adına daha pek çok sayıda yüzyılın buluşlarını gözlemlemekteyiz.
Bütün bunlar gerçekleşirken bir taraftan da bakın neler oluyor: Son günlerde yazılı ve görsel basında otistik çocuklar ile ilgili haberler çıktı. Artık her 50 doğan çocuktan bir tanesi otistik deniliyor. İlk kez 1940 lı yıllarda tek tük vakalar görülerek bu hastalık tanımlanmış. Özellikle 1980 sonrası sayıda aşırı artma var. Sidney M. Baker adlı bir araştırıcı 1950’lerden günümüze otizmdeki patlamadan aşağıdaki faktörleri sorumlu tutmuştur.
1. Antibiyotik kullanılmasının artması
2. Ağır metal içeren aşıların ve çoklu virüs aşılarının (Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak-MMR gibi) kullanılmasındaki artış.
3. Ekilebilir toprakların fakirleşerek sebze ve meyvelerdeki vitamin ve mineral içeriğinin düşmesi.
4. Omega-3 tüketiminin azalması
5. Ağır metal, ilaç ve toksinlere fazla maruz kalınması
Cerrahpaşa Tıp Fak. Çocuk Uzmanlarına göre ülkemizde otizmin artışının sebeplerinden biri olan ağır metallerden en çok Kurşun ve civa vücuda giriyor. Bu toksinlerin bazıları devamlı soluk alıp verdiğimiz evlerimizin havasında badanasında, panjurunda, halısında, mobilyasında, elektronik eşyalarında; giysilerde, yiyeceklerde ve hatta oyuncaklarda mevcut. Bu toksinler başta çocuklar olmak üzere bütün ev halkının davranış, algılama, bilişim ve motor fonksiyonlarında değişik şiddetlerde bozukluklara neden olmakta.
Daha o kadar çok şey sayılabilirki teknolojinin bizden alıp götürdüklerine dair. Bir hastamı hiç unutmayacağım. Ergenliğe adım atacak bir kız çocuğunu beslenme konusunda değerlendirmem için Çanakkaleden getirmişlerdi. Ben anne ve baba ile uzun uzun konuştum. Bamya, nohut, mercimek, enginar, patlıcan hiç yememişti. Tencere yemeği yediremiyorlardı. Sabah beyaz ekmek, reçel, ekmeğe sürülen çikolata, öğle vakti tost, asitli bir içecek, hemen her gün fast-food bir gıda. Günde en az 2 poşet cips. Akşam nasıl yetiştirildiğini tahmin ettiğiniz tavuk ve ucuz yağda kızartılmış soslu patates.
Bu zavallım beyin hücrelerini, kemik hücrelerini, yumurta hücrelerini bu yediklerinden yapacak ve hayat merdivenlerinden bu yedikleri ile tırmanacak. En sık uğrak yerlerinden biri tüp bebek merkezleri ve erken yaşta ilaç raporu çıkartacağı bir hastane olacak. Çantasında depresyon ve midesini korusun diye alacağı bir takım haplar olacak. Sık sık bağırsaklarından çekecek. Diyetisyenlerden çıkmayacak ve her defasında sonu hüsran olacak. Falcı değilim ama emin olun o ve onun gibiler U dönüşü yapmazsa ve 50 li yaşlara ulaşabilirse hep bu dediklerim olacak.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X