Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Az şekerli lütfen

2016 Mayıs ayında yapılan birkaç bilimsel çalışma biraz karamsarlık oluştursa da gerekli tedbirleri almamız açısından da ciddi uyarılar vererek daha dikkatli olmamızı sağlıyor.

Bozulmuş şeker metabolizması (insülin direnci, gizli diyabet, aşikâr diyabet veya adına ne derseniz) koroner kalp hastalığına yakalanıp bundan dolayı kişiyi ani olarak öldürebilmektedir. Sigara, kolesterol bozuklukları stres, yüksek tansiyon da birer faktördür ama şeker hastalığı için biraz daha iyimser olmamızı gerektiren hiçbir hafifletici sebep yok, başlı başına bir bela…

Eskiden ileri yaş hastalığı gibi düşünülen erişkin tip şeker hastalığı veya diğer adı ile tip 2 şeker hastalığı artık çok erken yaşlarda da karşımıza çıkabiliyor. 10-12 yaşlarında, beslenmesine dikkat etmeyen, turşu yememiş, sebze yememiş, kuru fasulye yememiş, yemek deyince fast-food ve asitli içecekler ile, patates kızartmalarını tanımlayan, egzersizlerini bilgisayar veya tabletlerdeki oyunlar ile gerçekleştiren ergenlerimizde başka ne beklenirdi ki.

Yine yeni bir bilimsel çalışmaya göre erişkin tip şeker hastalığı kalın bağırsak kanserleri oluşumunu artırıyor. Kalın bağırsaklar sindirim sistemimizin en son kısmını oluşturan kalın bir hortuma benzeyen organımızdır. Bu organımız kanımıza bazı maddelerin, suyun emilmesinden sorumludur. Dışkının yani vücuda yaramayan gıdaların son hali burada şekillenip dışarı atılır. Trilyonlarca probiyotikler (bağırsaklarımızda bulunan faydalı mikroorganizmalar) burada yaşar. Son yıllarda beyin fonksiyonları ile yakın ilişkili olabileceğine dair yapılan çalışmalar, kalın bağırsaklarımıza adeta 2. beyin denilmesi gerektiğini düşündürmektedir. 2500 yıl önce probiyotik kavramını veya ikinci beyin kavramını bilmeyen tıbbın babası Hipokrat bile sağlığın bağırsaklarda başladığını belirtmiştir. Kadın ve erkeklerde 3.sırada görülen kanser tipi kalın bağırsak kanserleridir ve giderek artış göstermektedir. Probiyotikten fakir beslenme, probiyotiklerin ölümüne sebep olabilen antibiyotikler, ağrı kesiciler, bazı kadın doğum hastalıkları ilaçları, bazı hormonlar, un ve şeker başta olmak üzere rafine ve katkılı gıdalar, lif oranı düşük beslenme bu faydalı mikroorganizmaları azaltabilmekte ve bağırsak düzenimizi bozabilmektedir. Çok ilginçtir ki şeker hastalarının beslenmesinde de sıkıntılar olduğu için bağırsak ortamı bir iç savaş ortamı gibi olabilmektedir.

 

GİDİŞ İYİ DEĞİL

 

Obezite konusunda her gün ciddi uyarılar duymaktayız. Dünyada bu konuda bayağı korkutucu yerlere ulaştık, keza şeker hastalığında da öyle. Hiç düşündünüz mü akşam televizyon haberlerini izlerken. Trafik kazaları, cinayetler, kavgalar bitmek bilmiyor. Eğer bilim doğru söylüyor ise insülin direnci başta olmak üzere toplumun beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan rahatsızlıklar beyin fonksiyonlarında birtakım bozukluklara yol açabiliyor. O zaman tam olarak örtüşüyor bazı şeyler.

Süratle obezite ve diğer beslenme bozuklukları ile mücadele etmede ciddi tedbirler alınması gerekmektedir. Özellikle Sağlık Bakanlığımız’ın haklı olarak yaptığı uyarıları bir de pratiğe dökerek her hastanede bir veya birkaç obezite polikliniği açması, belediyelerin, basının, eğitim camiasının bu konuya çok daha duyarlı olması gerekmektedir. Savaş sırasında asma dalından kopardığı üzümün yerine para koyan bir milletin torunları bu gidişle asmayı kökünden koparan bir millete dönecek. Böyle bir millet hiçbir zaman olmadık, olmayalım.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X