Günümüzde özellikle çocuk ve gençlerin beslenmeleri dikkate alındığında batı tarzı beslenmenin bizlere neleri kaybettirdiğini özellikle belli yaş gruplarına sahip olanlarımız çok iyi gözlemliyor. Baktığım bir çok hastada üzülerek söylüyorum ki omega-3 yağ asitleri, B grubu vitaminler, D vitamini, selenyum, çinko, demir başta olmak üzere bir çok mineral eksik çıkmaktadır. Laboratuar destekli geniş bir inceleme yapılsa (ki maddi boyutu ve süresi bu nu pek mümkün kılmıyor) bu faydalı maddelerin çoğunun da vücutlarımızda eksik çıkacağından hiç kuşkum yoktur. Peki sonuçta neler oluyor Birkaç molekülü örnek vererek değerlendirelim.
1-OMEGA-3 YAĞ ASİTLERİ:
Gıdalar ile dışarıdan almak zorunda olduğumuz yağ asitleridirler. Çoğumuzun bildiği gibi asıl kaynak soğuk deniz balıklarıdır. Somon, sardalye, uskumru, doğal dağ alabalığı başta olmak üzere bizim de denizlerimizde derelerimizde yaşayan ve genellikle gezgin balıklar, bazı küçük deniz canlıları (krill, karides gibi) omega-3 yağ asitleri açısından zengindir.
Yapılan bir çok çalışma (aksini söyleyen bazı çalışmalar olsa dahi) omega-3 yağ asitlerinin kandaki zararlı yağ asitlerini azalttığını ve buna bağlı olarak kalp damar sitemi hastalıklarında da yarar sağladığını göstermektedir. Omega-3 yağ asitlerini uygun miktarlarda alan kişilerde kalp krizi ve felçlerde ciddi azalmalar kaydedilmiştir.
Omega-3 yağ asitleri bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu yolla hem enfeksiyon hastalıklarından hem de kanserlerden korunmaya neden olur. Beyin, gözdeki retina, sperm ve cilt hücrelerinde güçlenmeye neden olur. Şeker hastalarında insülin direnci ve başka yollara etki ederek kan şekerinin düşmesine böylelikle de ileride çıkabilecek olan bazı komplikasyonların önlenmesine yardımcı olur. Kanın pıhtılaşmasını engelleyen etkilere sahiptir. Antienflamatuar etkileri nedeni ile romatizmal hastalıkların tedavisinde yardımcı olarak kullanılabilir.
Depresyon tedavisinde bazı hekimler tarafından beyin hücre sağlığı üzerine olan etkileri nedeni ile reçete edilebilmektedir. Hafıza üzerine olumlu etkileri vardır. Bazı çalışmalar Alzheimer Hastalığı’ndan ve Parkinson Hastalığı’ndan koruyucu etkileri olduğunu göstermektedir. Bunların dışında bebeğin gelişimi açısından önemli olduğu, lohusalık depresyonunu engellediği bilinmektedir. Kas ve kemik sağlığı için de omega-3 yağ asitlerinin etkili olduğu kesindir. Son yapılan çalışmalar eklem kıkırdağını bozan enzimleri azalttığını göstermektedir. Günümüzde özellikle 40 lı yaşlardaki kadınlarda bile görülen diz eklem kıkırdağı harabiyetindeki artış omega-3 ün ne kadar önemli olabileceğini bizlere kanıtlamaktadır.
Kıymetli okurlarım. Özetlenen bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi omega-3 kaynaklarından mümkün olduğu kadar yararlanmamız gerekmektedir. Acısı çok kötü çıkacaktır hiç kuşkunuz olmasın.
2-HASHIMOTO HASTALIĞINDA KURTARICI MOLEKÜLLER:
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde okurken hocalarımız bu hastalığın 40 yaş altında rastlanmadığını anlatırdı. Şimdilerde 7-8 yaşlarındaki çocuklarda bile rastlıyoruz. Dikkat edilmediğinde insanı bunamaya, hayattan izole etmeye kadar götüren bu hastalık son zamanlarda çok fazla görülmektedir. Vücudumuzun asker hücreleri kendi dokumuz olan tiroid dokumuza karşı bu hastalıkta yok edici bir savaşa başlamıştır.
Yapılan çalışmalar SELENYUM (tiroid hormonlarının aktif hale gelmesi için önemlidir), ÇİNKO (eksikliğinde tiroid hormon yapım mekanizmaları iyi çalışmaz), D VİTAMİNİ (ki 60-80 ng aralığında tutulmalıdır ve aksi halde tiroid dokusuna saldırı artmaktadır) ve DEMİR (tiroid hormonu yapımında gereklidir) gibi moleküllerin eksikliğine çok dikkat edilmesi gerektiğini göstermektedir.