Dr. Mete Ekşioğlu
Dr. Mete Ekşioğlu

Dalkavuk

Kendisine çıkar ve yarar sağlayacak olan kişilere aşırı saygı ve hayranlık göstererek yaklaşan kişilere verilen isimdir. Kimilerine göre başkalarının her söylediğine bu kişi devamlı başını salladığı için başındaki kavuk hep dal gibi sallanır ve bu isim yakıştırılmış olur. Ne alâka bizim konumuzla…

Beslenmenin çocuk oyuncağı olmadığı, gıda alımının açlık duygusunu bastırmak ve mideleri doldurmaktan çok öte bir olay olduğu belki de Covid-19 pandemisinde iyice anlaşılır oldu. Hem yabancı hem de yerli kaynakların hepsinde bu virüsten korunmak ve hastalanıldığında da tedavi olabilmek adına beslenmemize çok dikkat etmeliyiz deniliyor. Çünkü virüs ile savaşacak olan hücrelerimiz de virüsü içine alıp onun emir kulu olan hücrelerimiz de belirli mikro besin parçalarının dizayn edilmesi ile oluşurlar ve bu konu hep unutulur. Yapılan çalışmalar anne sütünü 3 ay alan ile 2 yıl alan arasında bile bağışıklık açısından farklılılar olduğunu bildiriyor. Buna paralel olarak sabahları 2 ucuz poğaça ve çay ile kahvaltı yapanlar ile bol yeşillikli, yumurtalı, peynirli, zeytinli ve doğal yağlı bir kahvaltı yapan arasında da farklılıklar oluşacaktır.

Bağırsaklarımızda trilyonlarca faydalı mikroorganizmalar var ve bunlara probiyotik mikroorganizmalar diyoruz. Bu canlılar adeta güvenlik görevlisi gibi hassas noktalarda bekleyerek  istenmeyen bir takım maddelerin kan dolaşımına geçmesini engellerler. Bağırsak hücreleri ile kombine çalışarak bu işleri 300 metrekarelik bir alanda gerçekleştirirler. Zeytin, tarhana, ev yapımı turşu ve salçalar, boza, kefir, salamuralı besinler, peynirler, lifli gıdalar (muz, fasulye, barbunya, mercimek, nohut, yeşillikler, kepekli tahıllar), sirke, yoğurt gibi gıdalar bu mikroorganizmaların çoğalmasını ve sağlıklı bir şekilde görev yapmasını sağlarlar. Bugüne kadar yapılan sayısız çalışmaya göre probiyotik mikroorganizmların sayısı ve dengesi yeterli olan insanlarda bağışıklık sistemi mükemmel çalışıyor. Aksi halde ise yaklaşık 50 kadar hastalık (alerjilerden romatizmaya, astımdan Alzheimer’a kadar) bu kişilerde oluşabiliyor.

Bilinçsizce beslenen kişilerde olay tersine işler. Bol beyaz un içeren gıdalar, şeker ve liften fakir beslenmek, trans yağlar,  alkol, hareketsiz yaşam tarzı, sık aralıklarla antibiyotik ve müshil kullanmak, yapay tatlandırıcılar, antibiyotikler, bazı romatizmal ve ağrı giderici ilaçlar, gıda katkı maddeleri ve daha pek çok neden bağırsaklarımızdaki faydalı mikroorganizmaların sayısını azaltırken kandida dediğimiz mantarın sayısını arttırır. Kandidalar çoğaldıkça siz daha çok kana çabuk karışan şeker ve un yüklü gıdalardan almak istersiniz. Çünkü bu tür maddeler kandidaların yaşaması için gereklidir.

Kandida denilen mantarlar salgıladıkları bazı kimyasallar ile beynimizi adeta esir alırlar. Daha çok şeker ve unlu, trans yağlı yiyeceklere bağımlı kalırız. Bu kısır döngü beynimizi dalkavuğa çevirir. Bu maddelere adeta aşık olur, bunları almadığımızda günümüzü zehir eder, adeta bir depresyon havası içine gireriz. Konsantrasyon bozuklukları, dikkat eksikliği, hafızada zayıflama, kronik yorgunluk, alerjiler, kaşıntılı kulaklar, mevsimsel alerjiler, romatizmal yakınmalar, tiroid hastalıklarına ait belirtiler, şeker ve ekmek bağımlılığı gibi daha pek çok patolojik durum kandida hakimiyetinde kendini gösterebilmektedir. Bunun dışında gaz, şişkinlik, geğirti, karın ağrıları, aralıklı ishaller ve kabızlıklar, pis kokulu dışkılama, ağızda acı tat da kandida varlığında sindirim sistemimize ait  yakınmalardır.

Kargalar mı kötü, dalkavuklar mı diye sormuşlar bir bilgeye. O da dalkavuklar demiş. Karga ölüyü, dalkavuk diriyi yer bitirir.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X